KORKUYLA YÖNLENDİRME.
Sevgili dostlar,
Filozof Aristo binlerce sene önce " Korkularını aşabilenler gerçekten özgür olurlar" demiş.
Güzel demiş,ancak bunu bilmek yapmaktan daha kolay.
Hele hele korkunun insanları sürü gibi gütmek amaçlı kullanıldığı koca bir insanlık tarihi önümüzde duruyorken.
Doğduğun andan itibaren içine doğduğun toplum ve o toplumdaki kurulu düzen korku silahını üstünde kullanmaya başlar.
Ne yapacağın,ne düşüneceğin hatta ne hissedeceğin bile kurgulanmak istenir.
Bu iş önce ailede başlar.
Örneğin 1930'lu yıllarda ırkçı bir Amerikan ailesine doğmuş olsaydın, sana siyahların korkulması ve sürekli ezilmesi gereken yaratıklar olduğu empoze edilecekti.
Koyu Katolik Polonyalı bir aileye doğmuşsan, Kutsal Roma kilisesine inanmayan herkesin cehennemlik olacağına dair inandırılırdın.
Şinto inancında Japon ailenin bebişiysen sana da "Şinsen" törenlerinde Kamilere yani ataların ruhlarına pirinç,kek,balık gibi yiyecekler sunman gerektiği, aksi halde o Kamilerin hayatını mahvedeceği belletilecekti.
Çocuksun. Gücün yok. Kendini beslemekten acizsin.
Ne yapacaksın,seni aç susuz bırakmasınlar diye ailenin sana öğrettiği her korkuyu kabulleneceksin.
Kork dediklerinden korkup, sev dediklerini seveceksin.
Zaten annen ve baban da aynı şekilde kendi anne ve babaları tarafından böyle programlanmışlardı.
Sonra sazı o toplumdaki hakim sistem ele alır.
Ailenin kabasını aldığı hamuru,ince ince yoğurmaya başlar.
Kısacası okul hayatın artık sahne almıştır.
Okulda sana "NE DÜŞÜNECEĞİN" öğretilir.
"NASIL DÜŞÜNECEĞİN" öğretilmez.
Çünkü nasıl düşüneceğini bilen insanların ne yapacağı belli olmaz.
Okul hayatın boyunca diğer arkadaşlarınla "AYNI" şekilde ve öğretmenlerin ezberlettiği doğrultuda düşünürsen "iyi notlar alırsın".
Eğer başta öğretmeni ve sana öğretilenleri sorgular ve arkadaşlarından "FARKLI" düşünürsen yazılı sınavların hep sıfır gelir. Çünkü tüm sınav sistemleri sana doğru olarak sunulan cevapları verebilmen üzerine dizayn edilmiştir.
Kötü notların artar ve farklı düşünmeye devam edersen okuldan atılma tehliken bile bulunur..
Bu sebeple başın belaya girmesin diye sana öğretilenleri sorgulamamaya ve arkadaşların neleri ezberliyorsa onları ezberleyip sınavları geçmeye bakarsın.
Köprüleri geçene kadar ayılara dayı demeyi en güzel yanlış dizayn edilmiş eğitim sistemlerinde öğrenirsin.
Problem şudur ki köprülerdeki ayılar hiç bitmezler.
Hayatının sonuna kadar her köprüde bir veya bir kaç boz ayı ya da kutup ayısı hep karşına çıkar.
Sonra sıra insan yapısı dinlere gelir.
Bunlar inanman gerekenleri ve inanmazsan başına neler geleceğini ince ince anlatırlar.
Bir ruhbanın yazdığı ve hepsini de uydurup "gerçek din" diye önüne koyduğu kuralları sorgularsan, mantıktan ve akıldan geçirmeye çalışırsan engizisyonları hemen tepende biter.
Sana hiç bir zaman sevgi ve rahmet dolu Allah anlatılmaz.
İntikamcı ve korkulması gereken yapay bir "Tanrı" sembolü önüne konur.
Çünkü insanların mantıksız kurallara uydurulmasının en kolay yolu "korkunç" ve "intikamcı" bir Tanrı resmiyle onları korkutmaktır.
"Dediğimi yapmazsanız yanardağ tanrımız sizi yok eder" diyen tropikal bir adada çıplak gezen kabilenin şefinin insanları korkutmasıyla aynı mantıktır tüm bunlar.
Korkuyla, haşyet arasındaki fark vardır.
Yapay Tanrılardan korkulur.
Allahtan "haşyet" duyulur.
İnsan bilmediği Tanrıdan korkar.
Çok iyi bildiği Allahtan hayret,huşu ve saygı duygularıyla karışık bir çekinme hisseder.
Bu yüzden en çok haşyet duyanlar
Bilimle uğraşanlardır.
Bildikçe ve öğrendikçe kör korkunun yerini hayret ve haşyet alır.
Korku insan topluluklarını yönlendirmek için sürekli kullanılır.
Politikacılar propagandayla insanları korkutur.
Başkan Bush "beni seçmezseniz sakallı Müslümanlar sizi yer" propagandasıyla iki defa seçim kazanıp, üç tane savaş çıkardı.
Şirketler korku ima eden reklamlarla ihtiyacınız olmayan şeyleri satın almanızı sağlar.
Kokmamak için duş ve sabun yetmez "Miskokar" deodorantı sıkınman lazımdır yoksa herkese rezil olursun.
"Gerdirici" kremlerimizi sürmezsen yüzün kırış kırış olur ve herkes seninle "yaşlı kadın" diye alay eder.
Internetin kesilirse arkadaşların sana "fakir" der. Gel limitsiz,sonsuz "Ultra Kazık" hattımıza kaydol.
Medya korku sayesinde tık ve reyting toplar.
"Şok-Şok" , "Flaş-Flaş" "İnanılmaz olay" ve "Korkunç haber" gibisinden manşetlerle ilgini çeker ve tıkını alır.
Tıkını aldıkça onların cebine de tıkır tıkır paralar girer.
Toparlarsam.
Korku doğal bir duygudur.
Normal şartlarda korku duygusu seni korur çünkü zararlı işlere girmeni önler.
Balkon demirine çıkıp veya tren rayına yatıp selfie çekilme isteklerine engel olur.
Ama doğal olmayan korku seni yönlendirmek içindir. Korkunun mantığı da yoktur.
Örneğin.
"Bu yazıyı üç arkadaşına mesaj olarak gönderip paylaşmazsan, yazının içine gizlediğim bilinçaltı mesajlar yüzünden tam bir hafta başın korkunç ağrıyacak. Hiç bir ilaç da geçiremeyecek. Haftanın rezil olmasını istemiyorsan bu yazıyı tam üç defa paylaştığına emin ol" yazsam,,,,
Bu mesaj ne kadar saçma gözükse bile ....
Gene de içinden bir şeyler "Ya doğruysa" der.
Korku aklı alır.
Not 1 : (Bence sen gene de yazıyı paylaş. Bak ne olur ne olmaz. Sonra uyarmadı deme)
Not 2: (Şaka şaka, şimdi ciddiye alan biri çıkar, başı ağrır benden bilir.)
Sevgilerimle
Aydın Serdar Kuru
Yorumlar
Yorum Gönder