Sevgili Dostum,
Objektivizm isimli felsefi akımının kurucusu ve saygı duyduğum yazarlardan bir tanesi olan Ayn Rand hanımefendi şunu söyler :
“Kendine değer vermeyen insan, hiçbir şeye ve hiç kimseye değer veremez”
Bu, kendine güvensizliğin insanların ve toplumların hayatlarını ne kadar zorlaştıran bir düşünce bozukluğu olduğunu açıklayan çok doğru bir sözdür.
Gerek koçluk ve eğitim çalışmalarımda, gerek günlük yaşamımda insanların kendilerini boğan kocaman güvensizlik mengeneleri içinde yaşamaya çabaladıkları mutsuz ve karamsar hayatlarına sık sık şahit olmaktayım
Bu sebeple kendine güvensizlik üreten düşünce ve algı bozuklukları, üzerinde en çok çalıştığım konulardan bir tanesi olmakta.
Eğer sende kendine güvensizlik cehennemi içinde yaşayan ve bu sebeple hayatın birçok renginden kendini mahrum eden insanlardan biriysen, öncelikle bunu dürüstçe kabullenmen gerekiyor.
Şunu iyi bil ki bu sorunu seninle birlikte yaşayan milyonlarca insan var ve bu insanların büyük çoğunluğu dışardan göründükleri kadarıyla çok iyi kariyerlere sahip ve son derece kendine güvenli insan rolleri oynamaktalar. Kısacası yalnız değilsin.
Seni anlıyorum. Kendine güven duyabilmen için gereken şartlar sana hiç sağlanmadı ve kendine güvensizlik üreten zihinsel problemleri aşman için gereken bilimsel metotlar sana hiç öğretilmedi.
Tam tersine önce ailen, sonra öğretmenlerin daha sonrasında yöneticilerin ve neredeyse tüm tanıyıp bildiğin çevren sana hep kendini önemsiz görmeni ve dikkat çekmemeni söyledi. İçinde bulunduğun toplum ve sistem seni daha iyi yönetebilmek ve sesini çıkarmamanı garanti etmek için seni bu şekilde “dizayn” etmiştir.
Ama bu durum senin her yerini sarıp sarmalayan zihinsel zincirlerini koparıp atamayacağın anlamına gelmiyor. Eğer gerçekten karar verirsen şu anda bile bunu hemen başarabilirsin ama sadece dilinin ucuyla değil, gerçekten karar vermen lazım.
Belki şu anda sana dışarıdan bakanların özendiği bir hayata sahip olabilirsin. İyi bir eğitimin, iyi bir işin ve harika bir ailen olabilir. Seni uzaktan tanıyanlar, seni son derece kendine güvenli bir insan olarak da görüyor olabilirler ancak içindeki korkuları ve fırtınaları da en iyi bilen sensin.
O sert kabuğunun altında son derece güvensiz ve hassas bir yapın olduğunu içten içe biliyorsun.
Güvensizlik ve değersizlik düşüncelerin seni hayatta hiç de içinde bulunmak istemediğin daracık bir kafese sıkıştırmış durumda ve bazen nefes alamadığını hissediyorsun. Bunu biliyorum çünkü ben de o kafeslerde bir dönem yaşadım.
Peki, şimdi gelelim içinde bulunduğun bu zihinsel güvensizlik kafesinden nasıl kurtulacağına.
Öncelikle birazdan okuyacağın tavsiyeler, tüm sorunları tek bir yazı okuyarak giderebileceğin iddiasıyla yazılmadı ancak bu tavsiyelerin en azından bir kısmını yerine getirmeye bile çalışsan, yaşam kaliteni oldukça yükseltebileceğini düşünüyorum.
Tabi okuyarak, eğitimlere katılarak ve koçluk alarak kendini güçlendirmeye ve beslemeye devam etmen çok önemli. İnsanla alakalı hiçbir zihinsel problemin basit ve günübirlik çözümleri yoktur. Sürekli kendin üzerinde çalışman ve her gün yeni adımlar atman gereklidir.
1) İlk olarak kendini değerli görmeyi öğrenmen lazım. Bunu senden başka samimiyetle yapacak kimse yok inan bana. Kendini sevmeyi ve güçlü taraflarının farkında olmayı, aynen bir çocuğun yürümeyi öğrenmesi gibi düşe kalka öğrenmek zorundasın.
Seni kontrol etmek isteyenler yıllarca seni “kibirlenme”, “ezik ol” , “mazlum ol” “haddini bil” “kendini övme” gibi türlü telkinlerle yönlendirdiler ve ürettikleri zihinsel kafes hayatını cehenneme çevirdi, artık onlara ve seni değersizleştiren telkinlerine kanma.
Sen çok önemli ve değerlisin bunu bil.
Şimdi senden ricam şudur. Eğer evde yoksa hemen çarşıya çık ve kendine en güzelinden kocaman bir kavanoz al. Hani şu turşu basılan büyük cam kavanozlardan.
Bu kavanozu evinde her gün görebileceğin güzel bir yere yerleştir. Sonra tam bir ay boyunca her gün kendin hakkında güzel bir özellik bulup ufak bir kağıda yazmanı istiyorum. Bu her şey olabilir. Çok güzel saçların olduğundan tut, halı sahada çok iyi çalımlar atabildiğine kadar kendinle alakalı aklına gelen tüm güzel özellikleri, ne kadar küçük ve önemsiz gözükürlerse gözüksün, her gün hiç atlamadan yaz.
Her gün kendi hakkında güzel bir özelliği yazdığın her kâğıdı, güzelce katlayıp aldığın kavanozun içine atacaksın.
Bunu bir ay boyunca her gün yapmanı istiyorum.
Eğer bunu yapabilirsen iki büyük psikolojik fayda göreceksin.
Birincisi, her gün kendi kendini kötülemeye alışan zihninin, istediğin zaman güzel özelliklerini de sana gösterebileceğini anlayacaksın. İkincisi, kavanozdaki kâğıtlar biriktikçe ve sen her gün evinde bu kavanozu gördükçe, aslında ne kadar değerli olduğunu fark edeceksin.
Kavanozdaki kâğıtlar biriktikçe, yıllar içinde hem dışardan hem de içerden telkinlerle oluşan kendi hakkındaki yanlış algı yıkılmaya başlayacaktır. Kendinin değerli olduğunu anlamaya başladığın zaman beden dilinden tut, konuşmana kadar pek çok şey de değişmeye başlayacak, inan buna.
Hadi bakalım, şimdi bu yazıyı okuduktan sonra hemen güzel bir kavanoz almaya, çıkmışken bir de güzel kahve içmeyi unutma.
2) Kendine güvensizliğinin en büyük kaynaklarından biri kendi kendine sürekli ilerde olabilecek kötü senaryoları uydurman ve bunlara inanmandır.
Mesela işyerinde katıldığın bir toplantıda, çok iyi bildiğin bir konu hakkındaki fikrini söylemek istersin. İçindeki güvensiz ses hemen devreye girer ve toplantıdaki herkesin senden bilgili olduklarını, fikrinin saçma olduğunu ve bunu söylersen oradaki herkesin seninle alay edeceğini fısıldamaya başlar.
Böylece belki de insanlara söyleyecek harika fikirlerin olsa bile, bir tekini bile söyleyemeden ve korkaklığından ötürü kendini çok kötü hissederek o toplantıyı geçirirsin. İleriye doğru sürekli kötümser senaryolar kurmadan ve bu senaryolar seni etkilemeden, anı yaşamaya kendini alıştır.
İçindeki ses sana ilerde olacaklar konusunda kötümser senaryolar kurmaya başladığı zaman bunun farkına var ve kendini içinde bulunduğun ana çek. İlk başlarda bu çok zor gelir ama zihnini alıştırdığın zaman bunu yapman kolaylaşır. Eğer sadece içinde bulunduğun ana odaklanabilirsen, gelecekle alakalı zihninin kuracağı negatif senaryolar, seni daha az etkileyecektir.
3) Günlük tutmaya başlaman harika bir fikir olabilir. Düşüncelerini el yazınla kâğıda dökmen kendine daha objektif bir gözle bakmanı sağlayacak ve kendin hakkındaki algın daha güvenilir hale gelecektir. Her gün birkaç satırda olsa, o gün hissettiklerini kâğıda geçirmen birçok korkunun ve gelecekten beklediğin korkunç senaryoların sadece zihninin bir oyunu olduğunu sana gösterecektir.
Mesela bugün çok iyi arkadaşın olan birisiyle ilk tanıştığın gün günlüğüne “bugün yeni biriyle tanıştım ama benden hiç hoşlanmadı galiba, hoş neyimden hoşlansın ki zaten” türü bir şey yazmışsan aylar sonra o yazdıklarına baktığın zaman içindeki ezik sesin senin nasıl sabote ettiğini gözünle görür ve onu dinlememeyi öğrenirsin.
4) İçindeki ezik ve kendine güvensiz sesi dinlediğini anladığın an bu düşünceyi yüksek sesle tekrarla. Mesela bir kafede otururken, kafeye uzun zamandır görmediğin bir arkadaşının girdiğini gördün ve yanına gidip konuşmayı düşünürken içindeki ezik ses “ya yanına gittiğim zaman beni hatırlamaz ve nereden tanışıyoruz falan derse, rezil olurum, en iyisi gitmeyeyim hatta buradan da bir an önce fark edilmeden ayrılayım” diye sana fısıldamaya başlayacaktır.
Bu sesi yakaladığın anda kendi duyabileceğin yükseklikte bir sesle “şu an olumsuz düşünüyorum ve arkadaşımın yanına gidersem rezil olacağımı zannediyorum” diye içindeki düşünceyi tekrarla. Bunu yaptığın anda içindeki ezik sesin sana telkin ettiği düşüncenin ne kadar komik olduğunu sen de anlayacaksın. Düşünceyi yüksek sesle tekrarlaman beyninin farklı bir alanını kullanmanı ve o düşünceyi daha akılcı değerlendirmeni sağlar.
Koçluk çalışmalarında bazen danışanın bize söylediklerini aynen kendine tekrarladığımız tekniğin çok etkili olmasının bir sebebi de budur.
5) Kendine zaman zaman dışardan bakmaya çalış. Egon genelde algını bozar. Diyelim ki çalıştığın şirkette uzun zamandır istediğin bir pozisyon boşaldı ve o pozisyona atanabilmek için yöneticinle görüşmek istiyorsun.
Kendisinden randevu almak için elin telefona gittiği anda içindeki ezik ve güvensiz ses hemen başlar “Sen delirdin mi, o pozisyona seni getirirler mi hiç, oraya gelecek kişi zaten çoktan bellidir. Hem sen kendini kim sanıyorsun, seni oraya atasalar bile üç günde beceriksizliğin ortaya çıkar, hem rezil olur hem de belki kovulursun. Otur oturduğun yerde.”
İçinizdeki ezik sesi duyduğunuz anda hemen durumunu dışardan görmeye çalış ve kendine şu soruyu sor. “Bu durumda başka bir arkadaşım olsa ona tavsiye olarak şu an kendime söylediğim bu sözleri söyler miydim?”
Kendine dışarıdan bakmaya başladığın anda egonun etkisi azalarak, algı seviyen değişecek ve cesaretin artacaktır. Bazen doğru sorulmuş bir soru tüm hikâyeyi değiştirebilir.
6) Kendine güvensiz insanlar sürekli kendilerini aşağılayıp, ezecek iç konuşmalar yaparlar. Özellikle çocuklukları döneminde baskı altına alınmış ve yaptıkları sürekli acımasızca eleştirilmiş insanlar büyüdükleri zaman aynı sert konuşmaları kendi kendilerine yapmaya başlar. Onları sürekli dil kamçılarıyla döven insanlar artık etraflarında olmasa bile onlar kendi kendilerini kamçılamaya devam ederler.
Bu insanların içindeki ezik ses onlarla aynen kötü niyetli bir yetişkinin ufak bir çocuğa konuşması gibi konuşur. Bu konuşmalar genel olarak şu şekildedir “Aptalsın”, ”Ne yaptığını sanıyorsun salak”, ”Çirkinsin işte kendini kandırma” ,”sen bir zavallısın” vs vs.. Dikkat ederseniz iç sesiniz aynen kötü ve yaşlı birinin ufak bir çocukla konuşması gibi sizinle konuşur. Bunun yerine kendinizle bilinçli olarak bir yetişkin gibi konuşun. Korkmayın kimse size deli demez.
Mesela elinizde tüm imkanlar olmasına rağmen bir yatırım yapmaya cesaret edemiyorsanız kendinize “Bak dostum, bu yatırımı yapmak için yıllardır kendini hazırlıyorsun. Hem bilgi hem de finansal olarak artık hazırsın ve başarısız olmak için hiçbir sebebin yok” türü bir konuşma çekerseniz moral durumunuz ve ruhsal halinizin bir anda dönüşeceğini göreceksiniz.
7) Kendine güvensiz bir insanı anlamanın en basit yolu etrafındaki her şeyi ve herkesi sürekli yargılamaları ve aralıksız bir eleştiri bombardımanına tutmalarıdır. Burada, her şeye pembe gözlüklerle bakın demiyorum. Bir yerde kötü bir davranış gördüğünüz zaman tabii ki tavrınızı koyup eleştireceksiniz. Benim bahsettiğim tip eleştirici tipler etraflarında gördükleri irili ufaklı her şeyi eleştiren insanlardır.
Kahvaltı masasında önüne konan domatesin kesilme şeklinden, güzel bir manzaraya kadar her şeyi eleştirebilirler. Bunun sebebi kendi güvensizlikleri ve korkularının ürettiği olumsuz iç konuşmaların sürekli dışarı sızmasıdır. Eğer kendinizi bunu yaparken yakalarsanız DURUN.
Şimdi size ufak bir ödev veriyorum. İki gün boyunca etrafınızdaki kimseyi yargılamayın ve eleştirmeyin Her şeyi övün veya güzel şeyler söyleyin demiyorum, sadece eleştirmeyin. Bunu yaptığınız zaman içinizdeki negatif ve korkak alışkanlıkların çıldırdığını görecekseniz. Eğer bunu iki gün sürdürebilirseniz farkındalığınız son derece artarak çevreniz hakkındaki algınız olumlu şekilde değişecektir.
8) Meditasyon son derece faydalıdır. Meditasyon dediğim zaman aklınıza hemen egzotik teknikler falan gelmesin. Günde en azından 15 dakika sakin bir yere çekilip kendinizi dinleyin ve rahatlayın demek istiyorum. Olabiliyorsa bir mum ışığına bakmak yardımcı olabilir. Çok değil her gün kendinize sadece 15 dakika verebilmeniz, zihninizi rahatlatacak ve stres seviyenizi düşürerek özgüveninizin artmasını sağlayacaktır.
9) Dünyayı kontrol edemezsiniz. Her durumda elinizden gelenin en iyisini yaptıktan sonra artık o konuyu kafanıza takmayı bırakın. Mesela, iki adam oltayla balık tutmaya gitmiş olsun. Bunlardan bir tanesi yemi oltasına takıp, suya bıraktıktan sonra sürekli rahatsız bir şekilde oltasını kontrol eder, balık gelip gelmediğini görmek için dakikalarca suya bakar. İçinden “bugün de hiç balık yok, acaba doğru yemi mi attım” diye kendini hırpalarken saatlerce ter kan içinde bazen oltaya bazen de balıklara küfür ederek gününü zehir eder.
Diğer adamsa oltasını suya attıktan sonra ne oltayla ne de yemle çok fazla ilgilenir ve sadece o anın keyfini çıkarır. Dinginlik ve huzur içinde etrafının keyfini çıkararak o gün tutacağı balığı yerken yaşayacağı keyfi düşünür. İlginç şekilde genelde en çok balığı da bu tür insanlar tutar ve çok da büyük keyif alırlar. Diğer tür insanlarsa ne balık tutmaktan ne de eğer tutarsa tuttuğu balığı yemekten keyif alır. Kısacası korkularınızdan kaynaklanan her şeyi kontrol etme dürtüsünü artık bir kenara bırakın ve yaşamınızdan keyif almaya başlayın.
10) Yaşamınızı bir seyircinin sahadaki maçı seyretmesi gibi sürekli tribünlerden izlemeyi artık bırakın. Siz bu dünyaya etrafınızı izlemek için değil, sahada oyunu oynamak için geldiniz. Korkularınız ve güvensizliklerinizle hayatınızdan kaçmaktan vazgeçin.Korkularınız ve güvensizliklerinizin hayatınızı kontrol etmesine izin verdikçe artık o hayat sizin hayatınız olmaktan çıkacaktır. Bu durumdan çıkabilmek ve hayatınızı gerçek anlamda yaşayabilmek için gereken güç sizin elinizdedir. Sadece her şeyde olduğu gibi gerçekten kesin bir karar verip, gereğini yapmanız gerekiyor
Değerinizin farkına vardığınız, kendinize güvenli ve korkularınızdan sıyrılmış bir hayata yönelik yolculuğunuzda başarılar dileklerimle.
Sevgilerimle
Aydın Serdar Kuru
Eğitmen-Koç (ACC)-Yazar
www.serdarkuru.com
https://www.facebook.com/
Çok zor değil aslında yazdıklarınızı yapmak.Darma dumanım son 3_4 aydır bir yerden başlamalıyım.Ama içimden gelmiyor.
YanıtlaSilGercekten çok güzel yazmışsıniz ama bu söylenenleri yapmak bu kadar kolay değil . Hele yaşadığın ortam bunları söyletebilecek bir ortamsa
YanıtlaSil:) anlattıklarınızda kendimi buldum.
YanıtlaSil