Sevgili dostum,
Eğer yönetimin altında birden fazla insan bulunuyorsa veya
atalarımızın söylediği “baş ol da istersen soğan başı ol” felsefesini kendine
düstur edinip sende afralı tafralı bir yönetici olmak istiyorsan bugünkü yazım
siz haşmetlilerine hediyemdir.
Öncelikle bu yazı “nasıl iyi bir lider olunur” konusunda
değildir, bu yazı bir odaya girdiği zaman insanların tansiyonlarının fırladığı
ve ofisten başka bir yere gittiği zaman da arkasından neşeyle davul zurna
çalınan “korkunç bir yönetici” olmanın sırları konusundadır. Liderlik falan
gibi lafları kafana takma bu süslü laflar gelişmiş ülkelerde geçerlidir bizim
gibi yarı gelişmiş ülkelerde olman gereken lider değil “yöneticidir”
Yönetici olmak ve sadece tek bir lafınla başka insanlara
istemedikleri şeyleri yaptırabilmek dünyanın en güzel duygusudur. Bu sebeple yetmiş yaşında ve bin yıl harcasa
bitiremeyeceği paraya sahip birçok yaşlı erkek ve kadın yönetici sürünerek de
olsa her gün bir ibadet huşusu içinde ofislerine giderler, çünkü onların derdi
para veya pul değil başka insanlara emir vermenin doyumsuz zevkini yaşamaktır. Bunun
adeta bağımlısı olmuşlardır. Bu insanlar emekli olmak zorunda bile kalsalar bu
sefer ailelerine ve komşularına emirler yağdırırlar, hatta bunların camide bile
cemaate nasıl durmalarını söyleyen yaşlı dede versiyonları bile vardır.
Bu sebeple yaşın gençse ve yöneticiysen bu nimetin kıymetini
bil. Emredebildiğin kadar emret ve mutlu ol.
Şimdi gelelim nasıl daha bilinçli bir “korkunç yönetici”
olacağın konusunda ezberlemen ve uygulaman gereken 10 Altın Kurala.
1) Öncelikle eğer iyi
bir “yönetici” olmak istiyorsan içindeki tüm insani duyguları sabah çıkardığın
pijamalarınla beraber evde bırakıp ofisine o şekilde gelmen lazımdır.
Samimiyet, vicdan, acıma, arkadaşlık ve dostluk gibi tüm insani duygular sana
zarar vermekten başka bir işe yaramaz ve bunlardan kurtulamazsan kısa sürede
kendini emrin altındaki salakların türlü dertlerini dinleyen bir “Güzin Abla”™
haline dönüşmüş olarak bulursun. Kimseye acıma ve sakın empati kurma. Babasının
kalp krizi geçirdiğini duyup panikle hastaneye koşan çalışanını geri geldiği
zaman bilgisayarını açık unutmuş diye kovabilecek “etkinliğe” sahip olman
gereklidir. Elemanlarının hiçbir insani sorunu ve acısının emirlerinin yerine
getirilmesini engellemesine izin verme. Unutma, sen işyerinde sadece bir idare robotusun.
Vicdan gösterdiğin ve elemanlarının sorunlarına empati duyduğun an işin bitmiş
demektir. Birilerine empati veya sempati göstermek istiyorsan bunu evine gittiğin
zaman ailene ya da köpeğine gösterirsin.
2) Gün içinde en çok kullanacağın kelime “BEN” kelimesi
olmalıdır. İçinde ben kelimesi geçmeyen bir cümleyi kazara kurarsan ağzına
biber sürüp çeneni disipline et. Kurduğun her cümle ve sarf ettiğin her fikir
seninle alakalı olmalıdır. Hele hele emrin altındaki aptal sürüsünü de içine
kattığın “BİZ” kelimesini hiçbir zaman kullanma. Bir yerin yöneticisi olmuşsan
oradaki her iyi şeyi ve her türlü başarıyı sahiplenmek sadece senin hakkındır.
İyi bir yönetici kelimelerini akıllı kullanır.
Mesela ofistekilerle bir firma
yemeğine gitmişseniz ve bunu başka birine anlatıyorsan kullanacağın cümle “Dün
akşam bizim personelle beraber güzel bir akşam yemeği yedik” olamaz. İyi bir
yönetici bu olayı şöyle anlatır “Dün akşam emrimdeki personel, benimle birlikte
yemek yedi, benim için çok güzel bir akşamdı, aralarda böyle şeyleri yapmam
görevim gereği”. Sen demek istediğimi anladın, eğer bir gün süresince beş yüz
defadan az “ben” kelimesi kullanmışsan o gün senin için başarısız geçmiş kayıp
bir gündür. Sen çok büyüksün bunu hiç unutma.
3) Emrindeki insanlar senin kullanman için hizmetine verilmiş
ofis gereçleridir. Masandaki zımba makinesinden veya dolabındaki klasörden hiçbir
farkları yoktur. Sakın aralarda insana benziyor olmaları seni aldatıp
yumuşatmasın. Onların yaşamdaki amaçları senin işlerini görmek ve verdiğin
görevleri yerine getirmektir. Bu konuda aksaklık gösteren olursa aynen bozulan
bir zımba makinesine yaptığını yaparsın yani çöpe atarsın. Çalışanlarının
kişisel gelişimi veya hayatlarında hedefler olması fikri bile komiktir, bu
konuda onlardan bir takım teklifler falan gelirse hemen kahkahalar atarak
reddet. Dolabındaki klasörün senden kendini geliştirmek için imkan istemesi
gibi bir şeydir bu. Buradaki temel fikir insanları kullanacağın kadar kullanıp,
pilleri bittikten sonra çöpe atarak yerlerine yenilerini almaktır. Meraklanma
tüm eğitim sistemi sana ucuz eleman sağlamak için dizayn edilmiştir korkmadan
kullan at, yenileri hep gelecektir.
4) Emrindeki yarım akıllıların senden sürekli korkmaları
lazımdır. Seni sevmelerini veya saygı duymalarını falan hedefleme. İşyerinde bir
odaya girdiğin zaman içerdeki çalışanların senden tir tir titrediğini ve
seslerinin inceldiğini gözleyemiyorsan bir şeyleri hatalı yapıyorsun demektir.
İnsanları sürekli bir belirsizlik halinde tutarsan istediğin korku ortamını
üretirsin. Burada sana bir iki ufak pratik tavsiye vereyim. Emrin altındakileri
zaman zaman gereksiz veya sebepsiz yere azarla, fırçala veya laf sok. İki ayda
bir gene sebepsiz yere birini bağıra çağıra işten kov. Sana tehdit
olabileceğini düşündüğün şahsiyetli ve yetenekli insanları da farklı psikolojik
baskı yöntemleriyle istifa etmeye zorla. Kısacası emrin altındaki hiç kimse
kendini güven altında hissetmemeli ve senin onlara yaptıklarını bir mantığa
oturtamamalıdır. Bir gün önce beraber gülüp espriler yaptığın çalışanını bir
gün sonra saçma bir sebep uydurup herkesin içinde azarla. Kimse senin ne
yapacağından emin olamasın ve ne yapacağın hiçbir zaman belli olmasın. Kısacası
ne yap et, korkulan biri ol.
5) Her türlü başarının tek sahibi sensindir, sakın emrin
altındakilerin de o başarılarda pay sahibi olduklarını falan düşünme çünkü
başarılı olmak zaten onların görevidir. Hele kendi altındakilere başarılı çalışmaları
için teşekkür etmen bilgisayarında bir Word dökümanı yazdıktan sonra dönüp
bilgisayara teşekkür etmen kadar saçmadır. Lütfen komik olma.
6) Kimseye sorumluluk verme. Firmandaki veya kurumundaki
havada uçan sineklerin bile nereye konacaklarını senin belirlemen lazımdır. Her
şeyin sana sorulması ve her ayrıntının senin onayından geçmesi çok önemlidir.
Her ayrıntı ve her detay kontrolün altında olmalıdır. Eğer işlerini daha iyi yapsınlar diye birilerine sorumluluk verirsen ve
onlarda bu görevlerde başarılı olurlarsa insanlar senin ne işe yaradığını
sorgulayabilirler. Çok tehlikelidir sakın ha! Her detayla ve her minicik
evrakla uğraştıktan sonra çalışanlarını aralarda toplayıp “bakın ben yönetici
olmama rağmen her şeyi gene ben incelemek zorundayım, çünkü sizin gibi
salakların sürekli arkasını toplamam gerekiyor” manasında güzel konuşmalar yap.
7) Emrin altındakilere doğala olarak sürekli emir kipinde
konuşmalısın. “YAPALIM” değil “YAP”, “ÇALIŞALIM” değil “ÇALIŞ” gibi kelimeler
kullanman gerekiyor. Emrin altındakiler senin oranın patronu ve emir verici
makamı olduğunu sürekli hatırlamalılar. Zaten yöneticiliğin en zevkli tarafı
birilerine emir vermektir, bunu da yapamıyorsan zaten yönetici olmana gerek
yok.
8) Uzun vadeli
stratejiler hayalperest insanların özelliğidir sen hep kısa vadeli kendi
çıkarlarını düşünmelisin. Mesela firman ya da kurumun için uzun vadede çok
büyük kazançlar getirecek bir proje kısa vadede sana başarı getirmiyorsa o
projeyi ve o projeyi sana savunanları def et gitsin. Düşünmen gereken hep kısa
vadeli ve ufak tefek işlerdir. Uzun vadeli hedefler koymak saçmalık ve boşa
çabadır çünkü kimse birkaç ay sonra ne olabileceğini bilemez. Bırak bu işleri
sen kendi çıkarına ve kazancına bak. (Tabi uzun vadeli düşündüğün imajı vermek
için aralarda çalışanlarından süslü raporlar ve gelecek projeksiyonları
istemeyi unutma bu raporlar geldiği zaman hiç okumadan üzerlerinde sabah
kahvaltını yap ve sonra da çöpe at. Bunu yaptıktan sonra da o raporu kan ter
içinde hazırlayan elemanına yaptığı rezil iş için fırça çekmeyi unutma)
9) Emrin altındakilerin patronu ve idarecisi olduğunu
aklından çıkarma. Sen onların çalışma arkadaşı falan değilsin. Gidip kendi
aralarında arkadaşlık oyunu oynayabilirler ancak sen kendin her zaman tepede ve
onlardan uzak durmak zorundasın. Emrin altındakiler seni arkadaş olarak gördüğü
gün işinin bittiği gündür.
10) Her zaman iş önemlidir. Mesela yönetimin altındaki
firmada o gün yapılacak hiçbir iş olmamasına rağmen yıllardır Cumartesi günleri
de işe geliniyorsa ve bunun tek sebebi bunun alışkanlık hale gelmiş olmasıysa
sana ne kadar mantıksız gelirse gelsin o uygulamayı devam ettir. Böylece hem
prensipli ve ne olursa olsun taviz vermeyen bir yönetici gibi görülürsün hem de
elemanlarını bir gün daha çalıştırmış olursun.
Tabi sen kendin Cumartesi günleri işe gelme çünkü senin sorumlulukların
daha çok ve sen onlardan daha fazla yoruluyorsun. Yalnız iki ayda bir Cumartesi
günleri ofise baskın yap ve sıradan bir iki kişiyi fırçala bu etkinliğini
arttırır ve korku havası yaymana yardımcı olur.
Evet dostum işte sana verdiğim bu 10 Altın yöneticilik
prensibini doğru uygularsan sen de “korkunç bir yönetici” olabilirsin ve
insanlar senden ölesiye nefret ederler ama olsun sonuçta yönetici olan ve
onlardan daha fazla maaş alan sensin. Başarılı insanlar daima kıskanılır, seni çekemiyorlar
.
Yöneticilik hayatında sana başarılar dilerim.
Sevgilerimle
Aydın Serdar Kuru
Eğitmen-Koç (ACC)-Yazar
Yorumlar
Yorum Gönder