PROPAGANDANIN ATEŞTEN DAMLALARI.
Sevgili dostum,
Tüm dünya alevli propagandaların zihinleri kavurup,insanları köleleştirdiği bir çağın içinden geçiyor. Belki artık insanlar çarmıha gerilmiyor ama aklımız darağaçlarına çekilmeye çalışılıyor.
Bu ortamda artık aklını kullanmaya ve etrafını sorgulamaya başlaman, inan bana her gün su içmenden daha önemli bir hale geldi.
Eylemlerini ve yaptıklarını gerçekten hangi psikolojik sebeplerle yapıyorsun inan bana farkında bile değilsin.
Bir çok kararını kendi aklınla aldığını düşünüyorsun ama işin aslı öyle değil.
Çok az insan aklını kullanarak yaşamaya çalışıyor. Çünkü zor iş.
Kolay olan çoğunluğa uymak,kolay olan aklını rafa kaldırmak.
Bugün bir okurum "hocam çok yoruluyorsunuz, 9999 köyden kovulmayı göze alıp neden uğraşıp duruyorsunuz, sizin anlattıklarınız çoğunluğa zehir gibi geliyor çünkü rahatlarını kaçırıyorsunuz" şeklinde bir mesaj atmış.
Tabii yoruluyorum, tabi bazen sıkılıyorum ben taştan değilim.
Ama her insanın bu dünyaya Allah tarafından kendisine kolaylaştırılan şekilde fayda üretmek için konduğunu düşünüyorum.
Benim yolum da bu.
Yorulsam da, sıkılsam da devam etmem lazım.
Çünkü bu bir seçim değil bir görev..Herkes gibi ben de bildiklerimden sorumluyum.
Bu yazıyı okuyan dostum,sen de sorumlusun.
Doğruyu biliyorsan anlatmak veya anlatılmasına yardımcı olmak sorumluluğun.
Kurtuluşun önündeki en büyük engel hareketsiz olman çünkü sana hareketsizlik ve kayıtsızlık öğretildi.
Boşver demen, alın yazım demen onların işlerine geliyor.
Koca bir insanlık, tembellik ve üşengeçlikleri sebebiyle kendilerini kurtarma konusunda akıllarını bir milim bile işletmek istemiyor.
Ama onları yöneten bir avuç "önde gelen" onlar gibi tembel değil.
Milyonlarca insanın her anı ve her hareketi takip ediliyor.
Her duygu durumun, her kararın ve hayatındaki her gelişme saniye saniye takip altında.
Internet üzerinden hangi haberleri kaç saniye okuduğun, hangi videoları kaç dakika izlediğin,beğeni attığın paylaşımların içeriği, nelere öfkelendiğin, öğle yemeğinden sonra kahve mi yoksa çay mı içtiğin.
Tüm bir hayatın an ve an takip ediliyor.
Bunu senin duygularınla daha iyi oynayabilmek için yapıyorlar.
Seni ne kadar tanırlarsa o kadar kolay yönetirler. Usta balık avcısı oltasına hangi yemi takacağını anlamak için avlayacağı balığı iyi tanımak ister.
Aydınlanma çağı ismi verilen bilime tapınma çağında insanlığa daha iyi eğitim verilirse onun kendi kararlarını daha iyi alacağı zannedildi.
Bundan beş yüz sene önce kara cahil olan, okuma yazması sınırlı insanlığın elinde bugün milyonlarca kitap, dergi, gazete ve istediği zaman ulaşabileceği dev bir Internet bilgi okyanusu var. Peki ne oldu ? Artık daha mı bilgili insanlık ? Hayır. Çok daha cahil. Çünkü eğitimi, düşünme ve sorgulamayı öğretme yerine yaptıkları propagandaları daha iyi anlaman için ezberleme ve önüne konulanı kabul etme şekline dönüştürdüler.
Üniversite mezunu hatta doktorası olan "lafta çok eğitimli" kişiler bile son derece basit yalanlara hemen kanıyor ve Whats App üzerinden kendisine gönderilen normalde çocuğun bile inanmayacağı yalanlara inanıyor.
Önüne konulan hepsi de birbirinden azametli politikacı,gazeteci,sanatçı on binlerce "ünlü insanın" senden çok da fazla becerikli ve yetenekli olmadığını bile anlamıyorsun.
Bugün en sıradan ve hiç bir yeteneği olmayan birisi doğru propagandayla bir kaç ay içinde tüm ülkenin hatta dünyanın tanıdığı dev bir şahsiyet görüntüsüne sahip olabilir.
Önüne "ünlü" ve "büyük" diye konulan figürler propagandanın şişirdiği balonlardır. Çünkü kendilerine her söylenene inanan ve önüne konulan her sembolün önünde eğilmeye dünden razı milyonlar vardır bu gezegen üstünde.
Perdeye yansıtılan ve gerçekte olmayan görüntüleri seviyorsun veya öfkeleniyorsun.
Aynı bir filmi izlerken ekrandakilerin "gerçek" olduğunu zanneden, filmdeki kötü adam rolünü oynayan aktörü yolda görünce dövmeye çalışan ve tüm filmin bir senaristi ve yönetmeni olduğunu aklına bile getirmeyen "ilkel kabile üyesinin" durumundasın
Bugün sabah kalktığından beri kızdığın,üzüldüğün veya sevindiğin tüm "haber" ve "görüntüler" koca bir film sadece.
Sana söylenen en büyük yalan da insan topluluklarının doğru kararlar verdiği bilgisi..
Sanki "kamuoyu" denilen çok akıllı bir varlık var ve bunun her kararı doğruymuş gibi sana yansıtılıyor.
Bu aynen hemen yanı başında son derece bilgili bir fizik profesörü varken ona hiç yüz vermeyip, yakınlardaki bir tımarhanede yaşayan yüz tane deliden zor bir fizik denklemini çözmelerini beklemen gibidir.
Eğer yüz tane delinin ortak kararının tek bir fizik profesöründen daha akıllıca olacağına inanıyorsan sen onlardan daha delisin demektir.
Ama gerçekte bu.
En çok okunan kitapları okuyorsun.
En çok giyilen kıyafetleri giyiyorsun.
En çok izlenen videoları izliyorsun.
Çoğunluk neyi yapıyorsa onun doğru olduğuna inanıyorsun.
Ama çoğunluğun her tür ortak fikrinin ve düşüncesinin medya üzerinden oluşturulduğunu görmezden geliyorsun.
Yarın dünyadaki tüm televizyonlar ve gazeteler "Aslında denizler mavi değil pembe renktir" yazsa.
Dünyanın çoğunluğu hiç düşünmeden denizin pembe olduğuna inanır. Kendini köşeye atma. Sen de büyük ihtimal onlardan olursun.
Bu böyle olur çünkü sana düşünmek hiç öğretilmedi. Senin düşünce zannettiğin şeyler alışkanlık,duygu ve içgüdülerinin toplamı.
İşte böyle. Kusura bakma.
Bir gün depremi konuşacaksın. Diğer gün kaza yapan uçakları.
Bir hafta savaştan korkacaksın. Diğer hafta grip virüslerinden.
Bir ay teröristler geliyor diyecekler diğer ay göktaşları dünyaya çarpacak sanacaksın.
Hayatın böyle gelip geçecek.
Düşünmeyi ve aklını kullanmayı
Allahtan başka hiç bir şeyi putlaştırmamayı
Bu dünyaya yiyip,içip tavşan gibi çiftleşmektan daha büyük amaçlarla gönderildiğini
ÖĞRENENE kadar.
Kafesinin içinde zıplayıp duracaksın.
Sevgilerimle
Aydın Serdar Kuru
Zihin Tetikçileri - Algı Yönetimi ve Gerçekler Kitabı için
https://www.kitapyurdu.com/kitap/zihin-tetikcileri-amp-algi-yonetimi-ve-gercekler/525397.html
Yorumlar
Yorum Gönder