Ana içeriğe atla

HAYATINIZDAN TATMİN OLMANIN 8 YOLU



Sevgili dostlar,

Hepimiz hayatlarımızda mutlu olmak ve tatmin olmak peşinde koşarız. Genelde tüm yaptıklarımızın temelinde bu yatar. Mutluluk ve Tatmin duygusu her duygu gibi zihinsel bir süreçtir ve doğal olarak Algı Yönetiminin alanına girer. Bugün sizlerle hayatınızdan aldığınız tatmin duygusunu arttırabilecek bazı Algı Yönetimi düşünce yöntemlerini paylaşacağım.

1) Dış etkenlerin ve olayların sizi maymun gibi oynatmasına izin vermeyin. İnsanların çoğunluğunun hayatı dışarıdaki olaylara duygusal tepkiler vermekle geçer. Bunun yerine hayata özgün bir bakışınız olsun ve ne olursa olsun duruşunuzu ve tepkilerinizi bozmayın. Kötü bir olay yaşadığınızda sinirden tırnaklarınızı ısırmak veya iyi bir olay yaşadığınızda sevinçten havalara uçmak gibi duygusal tepkiler zamanla sizi yorar. İnsan olarak güneş nereden açarsa ona dönen ayçiçeklerinden bir farkınız olması lazımdır. Bunu yapabilmenin yolu başkalarından ve dışınızdan ödül beklemekten vazgeçmektir. Ne yapıyorsanız onu kendi mutluluğunuz için yapın. Kimsenin size aferin demesi için bir şeyleri yapmayın ya da birileri sizi eleştiriyor diye yapmaktan keyif aldığınız şeylerden vazgeçmeyin. Kısacası kendi geminizin dümeni sizin elinizde olsun ve yelkenlerinize dolan başı boş rüzgarlara değil geminizin içindeki motora güvenin.

2) Tatmin kavramı çok yanlış anlaşılan bir kavramdır. İnsanlar sırt üstü yatıp boş boş oturarak çok büyük tatminler yaşayamazlar ve aldıkları zevkler de kısa zamanda sıkıntıya dönüşür. İnsan en büyük keyfi vücudu veya zihniyle gönüllü olarak yaptığı ve onu zorlayan aktivitelerden alır. Örneğin yemek yapmaktan çok hoşlanan bir aşçı en büyük keyfi bir tatil köyünde değil işinin başında kan ter içinde zor bir yemeği yapmaya çalışırken alacaktır. Rakamlarla uğraşmak hoşuna giden bir muhasebeci en büyük keyfi evde dizi izlerken değil kendisini zorlayan ama sonunda başardığı bir takım karmaşık hesapları yaparken alır. İnsanlar keyif aldıkları ve yetenekleri olan şeyleri yaparken keyif alır ve tatmin yaşarlar.

3) Ne yapması gerektiğini bildiği halde bunu yapmaya güç yetiremeyen veya üşenen bir insan zavallı bir durumdadır. Örneğin sağlıklı bir yaşam için spor yapması gerektiğini bilmesine rağmen bunu yapmayı sürekli erteleyen bir insan mutsuzluk üretecektir. Hayallerine ulaşmak için üniversite sınavlarını kazanması gerektiğini bilmesine rağmen sürekli üşenen ve düzenli ders çalışmayan bir öğrencinin durumu da iç açıcı değildir. Yapması gerekeni bildiği halde yapmayan insan çok acı çeker.

4) İnsanların en büyük açmazı şudur. Herkes yapabileceği kapasitenin üstünde olan şeyleri yapmak ister veya şartların ona izin vermeyeceği başarıların peşinden koşmayı düşünür. Bu hem iyi hem de kötüdür. İyidir çünkü insanı geliştiren tam da bu itici güçlerdir. Kötüdür çünkü hayal kırıklarına zemin hazırlar. Burada işin sırrı dengeli olmaktadır.

5) İş hayatında zekâsının ve yeteneklerinin yeterince kullanılmadığını düşünen insan zamanla üzüntü ve enerjisizlik durumuna girer. Böyle bir insan iş yerinde hiç çalışmasa bile kendini çok yorgun hissedecektir. Bunun tam tersine zekâ ve yeteneklerinin hakkıyla kullanıldığını düşünen bir insansa gün içinde ne kadar çalışırsa çalışsın mutlu ve enerjik olacaktır.

6) Bir dağcı yüzlerce metrelik bir dağa tırmanırken hedefi zirveye ulaşmak olsa da esasında tırmanışın kendisinden zevk alır. O sebeple bir dağın zirvesine ulaşır ulaşmaz hemen çıkacak yeni dağ tepeleri arayışına girer.  Bir yazar yazdığı kitabın çok kişi tarafından okunmasını ve büyük satış rakamlarına ulaşmasını hedeflemesine rağmen esas zevki o kitabı yazarken alır. Hiçbir zaman başarı hedeflerinin kendisi size mutluluk getirmez. Esas mutluluk getiren başarı zirvesine yaptığınız yolculuğun kendisidir.

7) Başarı aynen mutluluk gibi peşine koşulan bir hedef değildir. Başarı çok zevk alarak yaptığınız ve basit çıkarlarınızdan daha büyük, insanlara faydalı bir şeyler yaparken ortaya çıkan yan üründür. Yani başarı elma ağacının kendisi değil o ağacın verdiği meyvedir.

8) İnsanların büyük kısmı hayatlarının tahmin edilemez olması ve her gün yaşadıkları tedirginliklerden kaçmak için televizyona sığınırlar. Televizyon dizi ve filmlerindeki olaylar öngörülebilir ve senaryo dahilinde önünüze sunularak izleyiciye belli duygu ve deneyimleri yaşayabilmesini sağlar. Bu sanal duygu ve deneyimler insanları sahte deneyimlere alıştırır. İnsanlar kendileri spor yapmak yerine spor yapanların maçlarını izler. Kendileri müzik yapmak yerine müzisyenleri dinler veya tiyatro oynamak yerine başkalarının oyunlarını izler. İzleyici hep pasiftir. Hayatları tüm hayatını bilardo salonunda geçirdiği halde bir kere bile topa vurmayan bir izleyicinin hayatına benzer. Hayattan tatmin almak istiyorsanız başka insanların deneyimlerini izlemek yerine o deneyimleri bizzat kendiniz yaşamaya çalışın.

Sevgilerimle
Aydın Serdar Kuru
www.serdarkuru.com

Analiz, Danışmanlık, Koçluk ve Eğitim talepleriniz için Sosyal Medya üzerinden veya aşağıdaki e-posta adresinden benimle iletişime geçebilirsiniz.
serdarkuru1975@hotmail.com



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PSİKOLOJİK BASKI TEKNİKLERİ

PSİKOLOJİK BASKI TEKNİKLERİ Sevgili dostum, Bugün üzerinde uygulanıyor olabilecek yada gelecekte karşı karşıya kalabileceğin bazı psikolojik baskı tekniklerinden örnekler vermek istiyorum. Her zaman dediğim gibi seni ancak bilmediğin yumruklar devirebilir ama geldiğini gördüğün her tür saldırıya karşı önlem alabilirsin. 1 ) Öncelikle üzerinde psikolojik olarak baskı kurmaya çalışan insanlardan acıma falan bekleme. Yaptıklarında da bir mantık filan arama. Neden benim üzerime geliyorlar gibi saçma sorular seni sadece daha zayıflatır. Bu tür şeytanlar başka insanların acılarından beslenir. Sen ne kadar acı ve sıkıntı çekersen o oranda zevk alırlar. Öncelikle böyle bir saldırıyı mantığınla çözmek için zaman kaybetme. Zaten sen baskı görmen için bir sebep aradıkça kendi kendini de suçlamaya başlarsın, bu da tam saldırgan manyağın istediği şeydir. Çünkü kendini suçladıkça acın daha da artar ve acın arttıkça o pisliklere daha fazla zevk verirsin. 2) Sana saldıranlar genelde sosyop

BAZI ERKEKLER GÜÇLÜ KADINLARDAN NEDEN HOŞLANIR ?

BAZI ERKEKLER GÜÇLÜ KADINLARDAN NEDEN HOŞLANIR ? Selamlar dostlar, Tabi şimdi bu durumun altında da gene psikolojik sebepler var. Ailenizin algı yönetimi uzmanı olarak bu konuyu irdeleyelim efendim. Olgunluk ve Bağımsızlık: Güçlü kadınlar genellikle kendi ayakları üzerinde durabilen, bağımsız ve olgun bireyler olarak görülürler. Bu tür bir olgunluk ve bağımsızlık, birçok erkeği etkileyebilir, çünkü bu, bir ilişkide karşılıklı saygı ve eşitlik anlamına gelir. Geleneksel kadın rolünde çocuksuluk ve erkeğe bağımlı olma yüklendiği için bir çok erkek bu rolden rahatsızlık duyabilir. Güçlü kadın erkeğin bu ihtiyacını görebilir. Dengeli İlişkiler: Güçlü bir kadın, ilişkide dengeli bir ortaklık kurma eğilimindedir. Bu, ilişkinin her iki tarafının da eşit sorumluluk taşıdığı, bir tarafın diğerine bağımlı olmadığı bir ilişki anlamına gelir. Bazı insanlar kendi avantajlarına bile olsa dengesiz denklemlerden rahatsız olurlar bu sebeple böyle bir erkek gerçekten dengeli bir ilişki kurabileceği kadı

KARANLIK TARAFINI YÖNETMEK : CARL JUNG'DAN BAŞARI İÇİN 5 ADIM

KARANLIK TARAFINI YÖNETMEK : CARL JUNG'DAN BAŞARI İÇİN 5 ADIM  Sevgili dostlar, Bugün size psikoloji allamesi ve ulema-i-ekber Carl Jung hazretlerinin gölge kavramından bahsedeceğim. Ailenizin algı yönetimi uzmanı olarak amacım içinizdeki kötü çocuğu ve "senden adam olmaz" dedikleri zaman bahsedilen "adam olmayacak" kısmınızı nasıl güzel işlere ve başarının kırmızı halılı ve altın varaklı yollarına yöneltirsiniz konusundan bahsedeceğim. Carl Jung efendi bakalım neleri tavsiye etmiş. Adım 1 : GÖLGEN İLE YÜZLEŞ Carl Jung hazretlerinin "gölge" kavramı, kişinin bilinç dışında bıraktığı ve kabul etmekte acayip zorlandığı kişilik özelliklerini ifade eder. Örneğin, belki de eleştirel veya yargılayıcı bir yanınız var ve bu genellikle stresli durumlarda belirginleşiyor. Yani stresli durumlarda başlıyorsunuz millete laf sokmaya, arkasından eleştirmeye veya kendiniz dışında herkesi aptal ilan etmeye. Ama normal zamanlarda pamuk gibi ponçik gibisiniz. İşte bu seni