Ana içeriğe atla

NEDEN DAHA AZ OKUYORUZ ?


 

NEDEN DAHA AZ OKUYORUZ  ?


Sevgili dostlar,

Gerek sağlam bir kitap kurdu olarak gerekse de bir yazar olarak kitaplarla özel bir ilişkim var.

Bu sebeple de kitaplarla alakalı her tür konu dikkatimi oldukça çekmekte.

Şu aralar kitaplar konusunda en çok gündemdeki konu tüm dünyada kitap okuma oranların oldukça düşmesi. Gerek kitap satışlarında gerek kütüphane üyeliklerinde ciddi düşüşler var. 

Peki neden ?

İlk olarak ihtiyaç meselesi.

İnsan dediğimiz varlık bir hikaye anlatma ve hikaye dinleme makinesidir. 

İlk çağlarda kabilece ateşin başında oturup avcıların hikayelerini dinlemekten tutun çocukken dinlediğimiz masallara kadar insanlar bilgi birikimlerini sonraki nesillere hikayelerle aktarmış.

Kitabın ve yazının olmadığı insan toplulukları edindikleri bilgileri hep hikayelerle gençlerine geçirmiş. Eski toplumlarda şamanların ve yaşlıların esas görevi ortak hikayeleri sonraki nesillere geçirmek olmuş.

Sonra yazının ve kitabın yaygınlaşmasıyla hikayecilik mesleği yazarlara ve öğretmenlere geçmiş.

Yani bilginin kitaplar üzerinden aktarılması esas olarak hikayecilik geçmişiyle alakalı.

En çok satan kitapların hep edebi eserler olması da insanın bu hikaye ilgisi yüzünden.

Ancak yaşam modernleştikçe artık insanlar hikayeyle bilgi edinme ihtiyaçlarını başka kaynaklardan edinebilir oldular.

Yeni şamanlar artık filmler, diziler ve gazetelerdi. 

Televizyon ve sosyal medya üstünden her gün trilyonlarca hikaye tüm dünya çapında arkası gelmeyen okyanus dalgaları gibi insanların zihinlerine ulaşıyor. 

Dünyanın bir ucunda yaşanan hikayeyi dakikalar için tüm insanlığın öğrenmesi artık mümkün.

Dolayısıyla artık insanların hikaye ihtiyacını karşılamada kitap oldukça yavaş ve eski bir teknoloji kaldı. 

İnsanlar zamanlarını daha çok sosyal medya ve televizyona harcarken kitaba eskisi kadar zaman kalmıyor.

Ancak burada problem uzun metinler okuma yeteneğimizin de kullanılmadığı için zamanla körelmesi. O sebeple bundan on sene önce hiç sıkılmadan saatlerce okuyabildiğiniz bir kitap artık yarım saat sonra sizi bunaltmaya başlıyor. 

Beynin okuma ve soyut analiz becerileri azaldıkça da farklı bir insan tipi meydana çıkmaya başlıyor. 

Hafızamız da özellikle bu dönüşümden en büyük darbeyi alıyor. 

Artık kendisi için en önemli insanların telefon numaralarını bile ezberleyemeyen veya hesap makinesi kullanmadan matematik işlemi yapamayan yeni bir insan türü var karşımızda.

Hikayelerin bir başka yararı da heyecan duygusu yaşatmasıydı. 

Sıkıcı yaşamlarının bunaltıcı gri renklerinden kurtulmak isteyenler kitapların renkli dünyasında ve hayal güçlerinin eşliğinde birbirinden heyecanlı dünyalarda yaşarlardı.

Ancak artık bu ihtiyaç diziler, filmler , bilgisayar oyunları ve reality şovlar tarafından karşılanıyor. 

Yani her tür heyecanı koltuğunuzdan kalkmadan gerçeğe en uygun şekilde yaşayabilir hale geldik. Hatta pasif heyecanlar yetmezse türlü online kumar oyunları bize adrenalin vermek için emrimize amade.

Böyle bir dünyada ortalama bir gerilim yaşamak için 250 sayfa roman okumaya kimsenin ne vakti ne de ihtiyacı pek kalmamış durumda.

Az okuma konusunda tabi çalışma şartlarının da büyük etkisi var. 

Sabahın köründen akşamın karanlığına kadar teknolojinin daha da hızlandırdığı ve sürekli zamanla yarışılan çalışma ortamlarında elinize bir kitap almanızın pek de imkanı yoktur. 

İş sonrası saatlerce yol yapıp yorgun argın eve vardıktan sonra da temizlik ve yemek gibi zorunlu aktivitelerin bitişi ertesi elde kalan bir kaç saatlik "özgür" vakti de koca bir kitabın satırlarına harcamak çoğu insana pek çekici gelmeyecektir. 

Bazı istatistiklere bakıldığında en çok kitap okuyanların öğrenci, emekli ve işsizlerin olmasının sebebi de zaten bu.

Tabi toplumda genel durum böyle olunca çocukların kitap okuması veya kitap okumaktan zevk alma oranları da giderek düşmekte.

Çünkü teknoloji yoğun bir ortama doğan üstelik etrafında kitap okuyan yetişkinlere de pek rastlamayan çocukların kitaplara ilgi göstermesi pek olası değil. 

Bu sebeple gelecekteki her yeni nesilde kitap okuma olgusunun giderek düşeceğini ön görebiliriz.

Belki elli sene sonra algımızda kitaplar bizim bugün eski telgraf makinelerine bakışımıza benzer bir yere oturacak.

Kısacası neden daha az kitap okuyoruz sorusuna cevap net.

İhtiyaç kalmadı.

Ancak bu durum insan beyninin gelişimi konusunda ne tür sonuçlara sebep olacak şu andan bilmek pek mümkün değil. 

Ben olsam zor da gelse kendimi zorlayarak haftada elli sayfa civarı bir şeyler okumaya çalışırdım çünkü beyniniz en kıymetli servetiniz.

Beynin düşünce sisteminin yaşamınız üstünde ne kadar önemli olduğu konusunda "Hızlı ve Yavaş Düşünmek" isimli videomu da bir izlemenizi tavsiye ederim.

https://www.youtube.com/watch?v=KLFqz3L6ziA&pp=sAQA


Sevgilerimle


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

PSİKOLOJİK BASKI TEKNİKLERİ

PSİKOLOJİK BASKI TEKNİKLERİ Sevgili dostum, Bugün üzerinde uygulanıyor olabilecek yada gelecekte karşı karşıya kalabileceğin bazı psikolojik baskı tekniklerinden örnekler vermek istiyorum. Her zaman dediğim gibi seni ancak bilmediğin yumruklar devirebilir ama geldiğini gördüğün her tür saldırıya karşı önlem alabilirsin. 1 ) Öncelikle üzerinde psikolojik olarak baskı kurmaya çalışan insanlardan acıma falan bekleme. Yaptıklarında da bir mantık filan arama. Neden benim üzerime geliyorlar gibi saçma sorular seni sadece daha zayıflatır. Bu tür şeytanlar başka insanların acılarından beslenir. Sen ne kadar acı ve sıkıntı çekersen o oranda zevk alırlar. Öncelikle böyle bir saldırıyı mantığınla çözmek için zaman kaybetme. Zaten sen baskı görmen için bir sebep aradıkça kendi kendini de suçlamaya başlarsın, bu da tam saldırgan manyağın istediği şeydir. Çünkü kendini suçladıkça acın daha da artar ve acın arttıkça o pisliklere daha fazla zevk verirsin. 2) Sana saldıranlar genelde sosyop

BAZI ERKEKLER GÜÇLÜ KADINLARDAN NEDEN HOŞLANIR ?

BAZI ERKEKLER GÜÇLÜ KADINLARDAN NEDEN HOŞLANIR ? Selamlar dostlar, Tabi şimdi bu durumun altında da gene psikolojik sebepler var. Ailenizin algı yönetimi uzmanı olarak bu konuyu irdeleyelim efendim. Olgunluk ve Bağımsızlık: Güçlü kadınlar genellikle kendi ayakları üzerinde durabilen, bağımsız ve olgun bireyler olarak görülürler. Bu tür bir olgunluk ve bağımsızlık, birçok erkeği etkileyebilir, çünkü bu, bir ilişkide karşılıklı saygı ve eşitlik anlamına gelir. Geleneksel kadın rolünde çocuksuluk ve erkeğe bağımlı olma yüklendiği için bir çok erkek bu rolden rahatsızlık duyabilir. Güçlü kadın erkeğin bu ihtiyacını görebilir. Dengeli İlişkiler: Güçlü bir kadın, ilişkide dengeli bir ortaklık kurma eğilimindedir. Bu, ilişkinin her iki tarafının da eşit sorumluluk taşıdığı, bir tarafın diğerine bağımlı olmadığı bir ilişki anlamına gelir. Bazı insanlar kendi avantajlarına bile olsa dengesiz denklemlerden rahatsız olurlar bu sebeple böyle bir erkek gerçekten dengeli bir ilişki kurabileceği kadı

KARANLIK TARAFINI YÖNETMEK : CARL JUNG'DAN BAŞARI İÇİN 5 ADIM

KARANLIK TARAFINI YÖNETMEK : CARL JUNG'DAN BAŞARI İÇİN 5 ADIM  Sevgili dostlar, Bugün size psikoloji allamesi ve ulema-i-ekber Carl Jung hazretlerinin gölge kavramından bahsedeceğim. Ailenizin algı yönetimi uzmanı olarak amacım içinizdeki kötü çocuğu ve "senden adam olmaz" dedikleri zaman bahsedilen "adam olmayacak" kısmınızı nasıl güzel işlere ve başarının kırmızı halılı ve altın varaklı yollarına yöneltirsiniz konusundan bahsedeceğim. Carl Jung efendi bakalım neleri tavsiye etmiş. Adım 1 : GÖLGEN İLE YÜZLEŞ Carl Jung hazretlerinin "gölge" kavramı, kişinin bilinç dışında bıraktığı ve kabul etmekte acayip zorlandığı kişilik özelliklerini ifade eder. Örneğin, belki de eleştirel veya yargılayıcı bir yanınız var ve bu genellikle stresli durumlarda belirginleşiyor. Yani stresli durumlarda başlıyorsunuz millete laf sokmaya, arkasından eleştirmeye veya kendiniz dışında herkesi aptal ilan etmeye. Ama normal zamanlarda pamuk gibi ponçik gibisiniz. İşte bu seni