Psikoloji bilimi diğer insanların davranışları konusunda bize çok güçlü anahtarlar verir. Ancak anahtarları bulmanız ve hangi kilide sokacağınızı da bilmeniz lazımdır.
Eğer bu anahtarları nasıl kullanacağınızı bilirseniz kendinizi ve başka insanları çözmek size iki yumurtadan leziz bir omlet yapacak kadar kolay gelecektir. (Hocam ben yumurta bile kıramam diyorsan sen yazıyı okuma derim, boş ver)
Şimdi size bugünkü Cuma hutbemde zihninizi oyun hamuruna çevirebileceğiniz birbirinden lezzetli beş psikolojik anahtarı hizmetinize sunuyorum. Vatana millete ve tüm İslam alemine hayırlı olsun.
1) Neyin hakkında çok düşünüyorsanız ve kafanızı o düşüncelerden ayıramıyorsanız içinde bulunduğunuz durum o konuya verdiğiniz değerin çok yüksek oranda olduğunu gösterir.
Bir şeye verdiğiniz değer ne kadar artarsa o konuda saplantı üretme ihtimaliniz de giderek artar.
Bu sebeple dünya denilen ve her şeyin değerini aslında algımızın belirlediği bu evrensel borsa aleminde hiç bir şeye gereğinden fazla değer vermemeye dikkat edin.
Diğer bir tavsiyemde saplantı yaptığınız konuların aynı zamanda sizin kolaylıkla yönlendirilmenize sebep olacağını hiç aklınızdan çıkarmamanız.
Örneğin başkalarının sizin hakkınızdaki düşüncelerine fazla önem vermeniz dış dünyaya verdiğiniz görüntüye büyük değer verdiğinizi gösterir.
Eğer bu hassas bilgiyi herkeslere anlatırsanız türlü fitne operasyonuna hedef olmanız mümkündür.
Örneğin biri size gelerek "geçen gün sen kafeden kalktıktan sonra arkandan neler neler söylendi bir bilseydin ?" türü cümle kurarsa tüm psikolojik dengenizi bozup sizi fırtınalı denizlere sürebilir.
2) Odaklandığınız şeyler psikolojinizi etkiler. Neyin farkındaysanız o şey her neyse zihninize girme şansı edinir. Farkında olmadığınız veya odaklanmadığınız şeylerin üzerinizde etki etme ihtimali de trilyonda sıfırdır efendim.
Bu sebeple neye odaklanıp odaklanmayacağınızı kontrol ederseniz psikolojik durumunuzun direksiyonunu da ele geçirmiş olursunuz. Örneğin iş yerinde size selam sabah vermeyen ve her gördüğü yerde pis pis bakan görgüsüz bir patates var diyelim. Eğer siz onun kabasal tavırlarına odaklanırsanız bir süre sonra durumdan giderek daha fazla rahatsız olmaya başlayacak ve rahatsız oldukça beyniniz görgüsüz patates kardeşi tehdit sıralamasında daha üst makamlara taşıyacaktır.
Görgüsüz ve edepsiz patatesin beyninizdeki tehdit ihtimali makamı arttıkça zihniniz artık onun her milimetrik hareketine odaklanacaktır. Bu yolun sonu da hiç iyi yerlere çıkmaz. Ama siz eğer işin başında bu görgüden nasibini almamış arkadaşa odaklanmayı bilinçli olarak engellerseniz bir yerden sonra beyin filtreleriniz devreye girerek arkadaşı Danimarka'da yaşayan beyaz bir kediyle hayatınızda alakanız ne kadarsa, o alaka seviyesine indirecektir. Kısacası dostum odaklandığın şeyler psikolojini etkiler. Yaşamda odağını çiçeklere, kuşlara ve güzelliklere verir, kaşalotlara, hıyar zadelere ve çamur ruhlulara vermezsen daha bir rahat edersin.
3) İnsan evlatlarının zihni ilk olarak hemen önündekine ve dibindekine odaklanır. Güzelim bir deniz kıyısında keyiflice oturup kahvenizi içerken sizin serseri zihniniz o güzelim manzaraya bakmaz da ayağının dibindeki köpek kakasına verir dikkatini. Zihnimizin bu özelliği esasında yüz binlerce yıl öncesinden gelen "hayatta kalma" güdümüze bağlıdır der evrimci ve devrimci bilim insanları.
Buna göre ilkel ormanlarda aç sebil mağara köşelerinde yaşayan atalarımız aman köşeden yılan çıkabilir, gece uyurken ayı saldırabilir diyerekten zihnimizi evrimleştirmiş ve nesiller boyu bu pis huyu aktararak biz torunlarının zihnini hep burnunun dibine bakmaya alıştırmıştır.
Ancak bu pis alışkanlık sebebiyle çoğu zaman burnumuzun dibine kadar gelen fırsatları da göremeyiz.
Örneğin deliler gibi iş arıyorsun ve kafanı sadece belli bir kaç sektördeki firmalara öz geçmiş ışınlamaya takmış durumdasındır. Çünkü kendini sadece tek bir iş yapabilir görüyorsun.
Bu haleti ruhiye içinde zihnin sadece o alanlarda iş bulmaya odaklanır ve yakın bir arkadaşının " yahu filanca falanca anonim firması tam da senin gibi birini arıyormuş" bilgisine burun kıvırarak "yok yaa ne işim olacak onlarla zaten ben öyle işleri beceremem" moduna girmene sebep olur.
Yaşamda kendini sıkışmış ve çaresiz hissediyorsan büyük bir ihtimal ayaklarının ucuna bakmaktan hemen ilerde duran ışıklı zafer yolunu göremiyor olabilirsin. Biraz kafanı kaldır derim.
4) Yaratıcılık konusunda ilginç bir püf noktası vardır. Örneğin bir konuda yeni fikirler oluşturmaya çalışıyorsun diyelim ya da öyle bir iş fikri bulayım diyorsun ki ben de zengin ve ünlü olayım, paraya para demeyeyim enayicoin diyeyim şeklinde düşünüyorsun.
Ancak yıllarca hep aynı şekilde düşünmeye alışmış beyninin yepis yeni fikirler oluşturabilmesi için bambaşka bir versiyonda düşünmen gerekir. Yani sen kendini bildiğin ve alıştığın kişiliğinle düşünürsen oradan yeni fikir çıkmaz ve elma ağacında ananas yetişmez.
Burada ilk olarak sabit bir kişiliğin olmadığını sadece zihninin belli bir işletim sistemi versiyonu kullanmaya alıştığını bilmen lazım.
Örneğin yıllarca olaylara hep "asi genç" kafasıyla bakmışsan sistematik fikirler pek üretemezsin. Ama tek kullanabileceğin sistem "asi genç v.01" değildir. İstersen "bürokrat v.01"e geçiş yapabilirsin. Peki bu nasıl olacak.
Bir fikir üstünde düşünürken kendine "nasıl bir insan olsaydım böyle bir konuda ortaya çıkacak fikirler çok hoşuma giderdi" şeklinde düşünmen ve ardından sanki o kişiymiş gibi rol yapman lazımdır.
Örneğin yüksek teknoloji alanında bir yaratıcılık üretmen gerekiyorsa "Acaba Jeff Bezos gibi birisi olsaydım konuyu nasıl ele alırdım ?" sorusunu zihin bilgisayarına sorman gereklidir.
Beynin rolle gerçeğin arasındaki farkı anlayamayacak kadar iyi telkinlenirse ve ona doğru bilgiler verirsen örneğin Jeff Bezos nasıl düşünür ve sabah kahvaltıda ne yer gibi bilgileri hardiskine atarsan beynin sana istediğin role uygun fikirler sunmaya başlayacaktır.
5) Kontrol edemediğin şeyleri düşünmenin faydası yoktur tam tersine zihinsel enerjini boşa harcayacağın için sana gerçekten gerekli konular üstüne harcayacak yakıtın kalmaz.
Örneğin uçakla bir iş toplantısına giderken "acaba hava boşluğuna düşer miyiz" şeklinde bir evham eğer o uçağın pilotu değilsen boşu boşuna zihin benzinini yakmaktır.
Sana yolcu olarak düşen emniyet kemerini takmak ve arkana yaslanıp uçuşun keyfini çıkarırken ikram olarak verilen sandiviçi kemirip uçakla gittiğin toplantı için fikirler üretmektir.
Ya da yapman gereken önemli bir sunum var diyelim.
Acaba dinleyiciler sunumu beğenecekler mi diye düşünmen de boş iştir.
Çünkü başkalarının beğenisi ve algısını kontrol edemezsin. Tek kontrol edebileceğin hoşuna giden bir sunum oluşturmak ve elinden geldiği kadar en iyi şekilde bunu sunmaktır. Kısacası zihinsel enerjini her zaman kontrol edebileceğin şeylere harcarsan başarılı ve keyifli bir yaşam sürme imkanların artacaktır.
Bonus : Zihinsel ilimler öğrenmek hoşuna gidiyorsa ve vaktini iyi değerlendirmek istiyorsan kısmen amme hizmeti, kısmen de dolar milyoner olmak için açtığım You Tube kanalıma seni beklerim.
Kanalıma şeref verip videolarımı her akşam çerez eşliğinde izlersen, önüne müthiş heyecanlı yeni bir dünya açılacaktır. Hele bir de videoları izlerken reklamları atlamaz üstüne abone de olursan ahir ömründe irfana ve bilime destek oldum diyebilirsin.
Buyrunuz yüzüm kızarmadan aleni olarak reklamını yaptığım kanalımın linki.
https://www.youtube.com/c/AydınSerdarKuru
Sevgilerimle
Aydın Serdar Kuru
1. Maddede ki durumu çok yaşıyorum yazıda görünce farkettim. Yine faydalı bir yazı olmuş hocam teşekkürler.
YanıtlaSil