Sevgili dostlar,
Bu aralar teknolojiyle renklendirilmiş eski filmlerin videolarını izlemeye sardım.
1900'lu yılların başından bu yana türlü eski püskü filmi bilgisayar yardımıyla renklendirip You Tube'a yükleyen meraklılar var. Onların merakı da bana eğlence oluyor.
1912 senesinde Londra'da sokaklarda yürüyen hepsi de birbirinden çalımlı asilzadelerin şu an tozlarının bile kalmadığı bilmek insana tefekkür ettiriyor. O zaman sorsak kim bilir kendilerini ne önemli bulurlar ve sonsuza kadar yaşayacaklarını düşünürlerdi.
Şimdi tozları bile kalmadı ve geleceğin nesilleri elde çay onların görüntülerini izleyip neşeleniyor.
Bugün çalımından yanına yaklaşılmayan ve kendilerini çok önemli görenlere de aslında bu videoları izlettirmek lazım.
Neyse efendim işte bunları izlerken 1930'lu yıllarda Alman Diktatörü komik bıyıklı Adolf Hitler gücünün zirvesindeyken çekilmiş bir müze açılışı videosuna denk geldim.
Tabi rengarenk HD kalitesinde elden geçirmişler ve film sanki dün çekilmiş gibi.
Adolf delisi oturmuş bir müze planı çizmiş (çok büyük sanatçı ya) ortaya çıkan acuze binayı da tüm Alman devleti bir araya gelmiş törenle açmış.
Görseniz etrafı türlü üniformalı dalkavuk dolu.
Koca bir tiyatro sahnesi gibi binanın içinde yürüyen Hitlerin etrafını almış türlü yaldızlı kostümlere sarınmış adamlar ve kadınlar tavuk gibi kafalarını indirip kaldırarak diktatörlerine yaltaklanma yarışı yapıyorlar.
İzlerken düşündüm.
Almanlar kadar eğitimli ve ayağı yere basan millet böyle bir delinin peşinden nasıl gitti ve ülkelerini önce tımarhaneye sonra da cehenneme döndürdü.
Sonra bilgisayarın başından kalktım ve bir çay koydum.
Çayımı içerken kafam açıldı ve aklıma ünlü "Üçüncü Dalga" deneyi geldi.
Durumu bu deney aslında çok güzel açıklıyordu.
Size de anlatayım. Bir çay koyun kendinize.
Efendim 1967 senesinde Amerika'nın California eyaleti Palo Alto şehrindeki bir lisede sosyal bilgiler öğretmenliği yapan 25 yaşındaki genç öğretmen Roy Jones öğrencilerine Nazileri ve Yahudi Soykırımını anlatıyordu.
Kendisini dinleyen öğrencilerden bazıları "Hocam bu kadar da olmaz anlattığınız canilikleri Almanlar nasıl yaptılar, hiç mi bunların arasında durun biz ne yapıyoruz diyen çıkmadı" şeklinde sorularla hocalarını bunalttı.
Hocaları da "ben öyle diyorsam öyledir kapatın gaganızı" demek yerine çocuklara deneyle konuyu daha iyi anlatabileceğini düşündü.
Dedi ki yarın bir gün sürecek bir deney yapacağız.
Ben diktatör olacağım ve çok sert davranacağım.
Üçüncü Dalga isimli bir organizasyon kuracağız ve bir gün boyunca benim tüm emirlerime uyacaksınız dedi.
Çocuklar zaten bunalmış, eğlenceli olur diyerek tamam dediler.
Ertesi gün öğretmen Roy Jones sınıfa geldi ve Üçüncü Dalga sistemini resmen kurdu.
Buna göre öğrenciler onu her gördüklerinde Nazi selamı verecekler. Birbirlerine de Nazi Selamı vermeden konuşmayacaklardı.
Hocaya soru sormak yasak değildi ama her sorunun en fazla üç kelimeyle sorulması gerekiyordu.
Amaçları "demokrasiyi ortadan kaldırmak" projesi üstünde çalışmaktı.
Öğrenciler proje kapsamında üçüncü dalga amblemi taşıyan bayrak ve flamalar yapacaklar bunları da her yere asacaklardı. Kendileri de bu amblemleri taşıyacaklardı. Bir de ayrıca ikiden fazla öğrencinin bir araya gelmesi yasaktı.
Bu kurallara uyan öğrenciler projeden A notu alacak. Hocanın otoritesine karşı gelirlerse F notu alarak projeden kalacaklardı.
Projeye katılmak istemeyen öğrenciler de sınıftan çıkarılarak kütüphane odasında sürgüne gönderileceklerdi.
Kurallara uyulması sınıf dışında da gerekliydi. Okul bahçesinde bir birini gören iki öğrenci eğer Nazi selamı vermezlerse cezalandırılacaklardı.
Deney bu şekilde bir gün sürdü. Çocuklar oldukça eğleniyor gibiydi.
Öğretmen Roy Jones ertesi gün sınıfa girdiğinde tüm sınıfın kendisini Nazi selamıyla karşıladığını gördü. Çocuklar deneyden hoşlanmış ve devam etmesini istemişlerdi.
Roy Jones hoca "iyi bakalım nasıl olsa sıkılırlar diyerek" tamam dedi.
Kuralları daha sertleştirdi.
Ancak deneyin dördüncü günü işler kontrolden çıktı.
Okulun diğer sınıflarındaki öğrenciler Üçüncü Dalga deneyini gerçek sanmışlar ve onlarda kollarına armalar takıp birbirlerine Nazi selamı vermeye başlamışlardı.
Yüzlerce öğrenci okulu Nazi Partisi genel merkezine çevirmişti ve çoğunluk büyük bir hevesle Üçüncü Dalgaya katılmıştı. Okul bahçesi kendi aralarında organize olmuş ve rap rap yürüyen küçük Nazilerle dolmuştu.
En sonunda Roy Jones bu kadar rezillik yeter diyerek tüm okulu topladı ve tüm bunların bir deney olduğunu açıkladı.
Üstüne onlara Nazilerin korkunç kıyımlarını gösteren bir de belgesel izletti.
Bundan sonra sanki bir büyünün etkisi geçmiş gibi öğrenciler silkinip eski hallerine döndüler.
Burada kısaca anlattığım bu ilginç deneyi daha iyi anlamak için "Die Welle - Tehlikeli Oyun" isimli 2008 yapımı Alman filmini bulup izlemenizi tavsiye ederim.
Şimdi buradan nereye geliyoruz.
Yüzbinlerce insanı katleden SS subaylarından savaş suçlusu Adolf Eichmann'ın yargılamasına katılan Felsefeci Hannah Arendt orada savaş suçluların sadist veya psikopat olmadıklarını tam tersine çoğunun normal insanlar olduğunu belirtmişti. Onlara sadist demek insanların savunma mekanizmasıydı ve biz olsak yapmayız kibriydi.
Yani her insanın içinde karanlık bir taraf vardır.
Çoğu insan büyük bir şeyin parçası olmak, grup aidiyeti ister.
Bir grup içinde önemli hissetmek ve kendini özel olarak görmek hoşlarına gider.
Tanrısal özellikler verdiği bir insanı putlaştırmak sonra önünde eğilmek garip şekilde bir çok insana zevk verir.
Üstüne kurallar ve disiplin de çoğu insanı rahatlatır.
Özgürlük korkutucu ve sorumluluk getiricidir. Ama birilerinin söylediklerini yapmak ve düşünmek zorunda kalmadan sadece emredileni yerine getirmek rahatlık verir.
İnsanın bu özellikleri sebebiyle bugün dünyada ve şu çağda milyonlarca insan türlü saçma sapan otoriter ve faşist harekete destek olmakta, türlü narsistin peşinden gitmektedirler.
Bir de uyarı
Bu yazıyı okurken "aman hocam ben akıllıyım böyle şeylerle işim olmaz" demeyin.
Doğru şartlar oluşursa kendini aynen deneyde geçen lise öğrencileri gibi Nazi Selamı verirken ve kendin gibi bir insanın önünde ona ibadet ederken bulabilirsin.
İnsan bu tür şeylere çok meyillidir.
Yazı bitti ayrılmadan önce eğer, böyle konular ilgini çekiyorsa
Algı Yönetimi ve Propaganda teknikleri insanları nasıl maymuna çevirebilir konulu iki kitap yazdım alıp okursan iyi olur çayın yanında iyi gider.
Kitap okumak uzun iş hocam hem senin kitabına yirmi otuz lira veremem onun yerine karışık bir tost yerim diyorsan bu tür konuları bol bol konuştuğum bir de You Tube kanalım var abone olursan fena olmaz hem de tostun yanında güzel gider.
Sevgilerimle
Yorumlar
Yorum Gönder