Sevgili dostlar,
Yazının beraberinde gördüğünüz bu resim Japonların bin yıllık savaş tarihinin günümüze ulaşan savaş sanatlarından en etkilisi ve en gizemlisi olan Daito Ryu Aikijujutsu sanatının Garyuzen okulunun Japonyadaki resmi internet sitesinden alınmıştır.
http://www.garyu-zen.sakura.ne.jp/schedule.html
Resim Japonyanın en saygıdeğer Savaş sanatı organizasyonlarından birinde çekilmiştir.
Bu organizasyonda Japonyanın dört bir yanından gelen hepsininde geçmişi yüzlerce yıla dayanan geleneksel savaş sanatı yani samuray okulları çeşitli gösteriler yaparlar.
Bu organizasyonlarda gösteri yapabilmek için çok üst seviyede bir hoca olmanız ve tabi doğal olarak Japon olmanız gerekir.
Yalnız resme dikkatli bakarsanız bileğinin basit bir hareketiyle karşısındaki insanı yere doğru dikey bir uçuşa kaldıran samuray kıyafetli kişi bir Japon değil.
Kimdir derseniz hemen cevaplayayım.
Kendisi benim 27 yılllık dostum ve kardeşim İbrahim İlkay İtkü'dür.
Türkiyededir. İzmirlidir ve hala İzmirde ikamet etmektedir.
Bu resim aslında bir mucizedir.
Çünkü Japonyayı ve Japonları biraz bilenler bir yabancının hele hele bir Türkün bu kadar geleneksel ve dışa kapalı bir Japon sanatında en üst seviyeye yükselebilmesinin, üstelik bu resmin çekildiği böyle özel bir organizasyonda gösteri yapabilmesinin ne kadar düşük bir ihtimal olduğunu bilirler.
İbrahim İlkay kardeşim neredeyse 30 yıldır savaş sanatlarıyla uğraşmaktadır. Çalışıp öğrenmediği stil ve sanat yok gibidir. Bugün en üst seviye hocası olduğu Daito Ryu sanatının öğrenebilmek için aylarca bir Japon Zen tapınağına kendini kapatmış ve orada en üst seviyede eğitim görmüştür.
Kendisi ayarında bu sanatta bir hoca Japonya dışında yoktur hatta Japonyada olduğu bile tartışılır.
Onun bilgi ve becerisinin milyonda birine sahip olmayan Japon,Amerikalı ve Avrupalı hocalar saatine binlerce dolar ödenen seminerler vermekte ve yüzlerce öğrenciye sahip okullar yönetmektedirler.
İbrahim İlkay kardeşimin belki tek hatası Japonyadan ülkesine dönmek olmuştur.
Ailesini, biz arkadaşlarını ve vatanını bırakamamıştır. Japonyada veya Amerikada bambaşka bir hayatı olabilecekken ülkesine geri dönmeyi tercih etmiştir.
Öğrendiği bu zor ve çok değerli sanatı öğretmek için son on yıldır neredeyse kendini parçalamıştır.
Devlete gitmiştir senin federasyonun yok biz bu yaptığın şeyi bilmiyoruz tesislerimizde çalışamazsın demişlerdir. O zaman milyonlarca dolara kurulan ve benim de bir vatandaş olarak hakkım olan devletin spor salonlarının bir köşesinde üç beş öğrenci yetiştireyim demiştir oralara çöreklenenler kapıdan bile içeri sokmamışlardır.
O zaman kendi salonumu açayım demiştir. Para,kira ve vergi demişlerdir. Senin gene bu ülkede geçerli diploman yok demişlerdir. Açtırmamışlardır.
Peki o halde şu anda açık olan salonlarda ders vereyim demiştir. Her salonun başında bulunan ve kendilerine "hoca" diyen ve lafa gelince mangalda kül bırakmayanlar öğrencilerimiz İlkay hocanın yaptıklarını görünce bizi terkederler diye onu ya hemen red etmişler ya da bir süre sonra rahatsız olup kovmuşlardır.
Sadece öğrenci yetiştireyim bu bildiklerimi öğreteyim ve ülkemize kazandırayım demiştir.
Yüz elliden fazla öğrenciye yıllarca emek harcamıştır. Bunların çoğu zora gelememiş,İlkay hocadan çabucak bir belge alıp kendilerini hoca ilan edemeyeceklerini anladıkları an onu terk etmişlerdir. Bir kısmı İbrahim İlkay kardeşime türlü yalakalıklar ve pohpohlamalar yapmış ama onun kimseye torpil yapmayacağını ve ondan menfaat sağlayamayacaklarını anlayınca onu terk etmişlerdir. Başka bir kısım ne yaparsa yapsın bir şey öğrenememiş ve sıkılıp kaçmışlardır. Şu anda İlkay hocanın sadece ve sadece bir avuç öğrencisi vardır. Yıllarca emek harcamasına rağmen bir tane bile siyah kuşak öğrenciyi Türkiyede yetiştirememiştir.
Şu anda Japon ve Amerikalıların eğer istese yollarına kırmızı halı serip devlet desteğiyle karşılayacakları bu dünya çapında hoca hala idealizmini kaybetmeden kendine öğrenci aramaktadır.
Onun milyonda biri olmayan Japon ve Avrupalı hocalardan bırakın ders almayı size tek bir teknik göstermeleri için binlerce dolar ödeyip aylar öncesinden randevu almanız gerekirken İlkay hoca gariptir ki öğrencilerinin peşinden koşturmak zorunda kalır.
Derse geliyormusunuz diye mesajlar atar, geleceğim diyen öğrencisi gelmez, hocam artık sizinleyim yıllarca beraberiz diye öğrenci bir kaç ay sonra teması keser.
Öğrencisi öğrenebilsin diye türlü yollar dener. Japon hocalar bırakın size öğretmek için uğraşmayı konuşmazlarken bile İlkay kardeşim bıkmadan yorulmadan anlatır ve sürekli gösterir. Hiç bir bilgisini saklamaz.
Ama sonuç şudur.
Japonların kendi resmi Internet sitelerine resmini koydukları bu adamı Türkiyede tanıyan bile yoktur.
Serçe parmağıyla yüz kiloluk insanları metrelerce uçurduğu teknik videolarını sosyal medyaya koyar "ki aslında bu Japonların istemediği bir şeydir" beş on kişi anca beğenir.
Kendi öğrencisi bile bazen beğenmez.
Ama aynı ülkede yemekte yediğiniz patlıcan kızartmasının resmi yüzlerce beğeni ve paylaşım alır.
Bu yazıyı reklam için yazmadım.
Çok daha başka şeyler yazardım ama İlkay kardeşimin iznini almam lazım.
Bu yazıyı şundan yazdım.
Kimi zaman bazı zekasız gereksizler ekranlara çıkıp bu ülke insanı akılsız ve beceriksizdir. Bizden dünya çapında bilim insanı, sanatçı,yazar ve benzeri çıkmaz derler ya.
İşte cevabım.
Çıkar kardeşim çıkar.
Siz onlara devlet ve millet olarak destek olsanız. En azından köstek olmasanız her alanda dünya çapında insanımız çıkar.
Sorun ağacın fidanında veya çiçeğin tohumunda değildir
Toprak bereketsiz.
Aynı fidan ve çiçek tohumunun başka ülkelerin topraklarında göklere yükselirken buralarda bodur kalıp sararıp solmasının sebebi budur.
Yani bu yazıyı okuyan kardeşim.
"Demeğe de dilim varmıyor ama , kabahatin çoğu senin canım kardeşim"
Sevgilerimle
Aydın Serdar Kuru
Yorumlar
Yorum Gönder