Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BEBEK BEZİ VE ALGI YÖNETİMİ.

Yeni bebeği olan bir arkadaşım sohbetimiz sırasında hayatının çok değiştiğini ve daha önce farkında bile olmadığı ürünlerin artık hayatında çok önemli bir yere sahip olduğunu mesela örnek olarak artık bebek bezi markaları konusunda uzman haline geldiğinden bahsetti. Bende kendisine bugün çok basit ürünlermiş gibi görünen "kullan at bebek bezleri" sektörünün ilk oluşumu sırasında çok ciddi problemler çıktığını ve bu problemin son derece akılcı bir Algı Yönetimi operasyonuyla çözüldüğünden kendisine bahsettim ve arkadaşım olayı benden dinleyince çok şaşırdı ve bunu mutlaka yazmalısın dedim. Bugün bu değerli "bebek bezi uzmanı" arkadaşımın isteğini yerine getiriyorum. Dünyada ilk kullan at bebek bezi Amerikan Procter&Gamble firması tarafından "Pampers" markası altında üretildi. Bu marka önce Amerikada sonrada tüm dünyada o kadar başarılı oldu ki mesela bir çok Arap ülkesinde bebek bezi yerine direkt Pampers kelimesi kullanılmaya başladı.(İşte biz buna b

ALGI YÖNETİMİ VE MARKETİNG.

Ürün ve hizmetlerinizi Pazarlamak yada Marketing operasyonları eğitimlerini verdiğim "Algı Yönetimi" konseptinde oldukça önemli bir yere sahiptir. İyi veya kötü niyetli olarak ayırmadan bir kaç örnek paylaşmak isterim. 1) Bilgisayar oyunları yazılımları üreten ünlü firma EA (Electronic Arts) 2010 senesinde çıkardığı "Dante's Inferno" isimli oyunun satışları çakılınca süper kurnaz bir hamleyle bir kaç sosyal medya danışmanı ve bir kaç tiyatrocu işe aldı. Bu kişiler tüm Amerikada EA firmasının son oyununun açıkça Şeytanı övdüğünü anlatan müthiş bir sosyal medya atağı başlattılar üstüne üstlük bir kaç tiyatrocuda şirketin kapısı önünde sanki aşırı muhafazakar Hristiyan gruplarmış gibi gösteriler yaptı. Bu tip şeylere hassas olan toplumun dikkati bir anda oyunun üstüne çevrilerek oyunun satışları bir kaç ayda rekor üstüne rekor kırdı. 2) Levis firması 90'lı yıllarda piyasa kötüye gidip kot satışları düşünce Dockers markası altında zorlarsanız işyerinde de giye

İNOVASYON AŞAĞI İNOVASYON YUKARI

Bu aralar en kıl olduğum kelimeler listesinin üst sıralarında "inovasyon" kelimesi gelmekte. İçinde İnovasyon kelimesi geçen seminer,kurs,eğitim ve haberden afedersiniz ama bana artık gına geldi. Bu İnovasyon denilen İngilizceden bozma kelimeye bizim dilimizde "Yenileşim" denir. Yani dünyanın değişen koşullarında türlü icatlar,buluşlar ve sistemler ortaya koyarak uyum sağlamak ve öne geçmektir. Peki çok güzel ancak "Başımıza yeni icat çıkarma" sözünün atasözü olarak benimsendiği bu ülkede inovasyon konulu seminerler,kurslar falan açarak bu işlerin altından kalkabilirmiyiz onu bir düşünelim. Bir kere insan kendini kandırmaya çok müsait bir yaratıktır. Şimdi tüm dünyadan ama özellikle Amerika ve Uzakdoğu'dan şakır şakır yeni icatlar,buluşlar her gün hayatımıza girerken bizler de oturup "aaa çok güzel hadi bizde inovasyon yapalım toplayın arkadaşları bir seminerde bunu konuşalım" demekle bu işler olmaz ne yazık ki. Yeni icatlar,yeni buluşl

HENRY FORD VE HAFTASONU TATİLİ

1926 senesinde Ford otomobil fabrikasının kurucusu ve dünyanın ilk seri üretim bandının mucidi Henry Ford fabrikalarındaki tüm işçilerin Cumartesi ve Pazar günü tatil yapmasına karar verdi. "Hafta Sonu" kavramı da bu karardan sonra meydana çıktı. Ford bunu yapana kadar çalışanların hafta sonu tatili diye bir kavram yoktu. Peki Ford bunu çok iyi bir insan olduğu için mi yaptı ? Hayır. Henry Ford her büyük işadamı gibi çok iyi bir algı yönetimi uzmanıydı. Ucuza mal ettiği otomobilleri çalışan kesime satabilmesi için o insanlarda otomobil sahibi olma ihtiyacı yaratması gerektiğini biliyordu ama sürekli çalışan ve iş dışında vakti olmayan bir çalışanında otomobil almasına çok da gerek olmayacaktı. Ford amacına ulaşmak ve insanların otomobillerini kullanabilecekleri vakte sahip olmaları için "hafta sonu" kavramını yaratması gerektiğini anlamıştı ve kendisi bunu başlattığı anda diğer sektörlerdeki fabrikalarda çalışan işçilerde doğal olarak bu hakkı isteyeceklerdi. Hatta

E-TİCARET BAŞARINIZ İÇİN PSİKOLOJİK TAKTİKLER

Dünya ticareti yavaş yavaş E-Ticaret yönüne doğru kaymakta. Artık bir E-Ticaret sitesi olmayan şirkete taş devrinde kalmış muamelesi yapılıyor. Ancak dünyanın parasını döküp en son model bir E-Ticaret sitesi açmanız bu alana girip başarılı satışlar yapmanız için yeterli değildir. İnsanların sizin ürünlerinizi bol bol tıklayıp sepetlerine atmaları için çeşitli psikolojik taktikleri de zekice ve yerinde kullanmanız lazımdır. Bu taktiklerden çok basit bir kaç örnek vermem gerekirse. 1) İnsanlar kendilerine bir şey verildiği zaman kendilerini o hediyeyi veren kişiye karşı "borçlu" hissederler. Bu açıktan faydalanmak için e-ticaret sitenizde sattığınız ürünlerin yanında mutlaka "bedava" bir şeyler vermeye çalışın. Bu hediye çok ucuz hatta ufacık bir ürün örneği bile olsa yarattığı psikolojik etki değişmeyecek ve müşteriniz sitenizden ikinci bir kere alışveriş yapma kararına daha çabuk ulaşacaktır. Unutmayın herkes bedava bir şeyler almaya bayılır. 2) İnsanlar tutarlı
Algı Yönetimi ve İkna Taktikleri Eğitimi -  www.serdarkuru.com Not: Yakın bir zamanda eğitim vereceğimiz kurumlar arasına Türkiye'de pazarlama ve emlak sektörlerinde isim yapmış iki büyük kurum daha katılıyor. Güzel gelişmeleri yakında paylaşacağım. Sevgilerimle

CANDY CRUSH OYUNUNDAN ÖĞRENEBİLECEKLERİNİZ.

Şu sıralar hangi toplu taşıma aracına binsem veya insanların beklemesi gereken ortamlarda bulunsam herkesin cep telefonunda bir takım şekerleri büyük bir hazla patlattığını görüyorum. Peki bu oyunun çoğu insanda bağımlılık yaratan başarısının altında yatan psikolojik faktörler nelerdir ve kendi işimizde bundan nasıl faydalanabiliriz ? Öncelikle oyunda patlatılan maddelerin şeker olması çok önemli. Çünkü şeker neredeyse her insanda çocukluk dönemlerinin güzel hatıralarını tetikler. Şekerlerin yarattığı mutlu ortam bize çocukluğumuzda yaşadığımız sorumluluk ve korkularımızın çok az olduğu dönemi hatırlatır. Bir sürü sorumluluk, iş ve korkunun cendereye çevirdiği "yetişkinlik" gerçeğimizden oyunun yarattığı eğlenceli sanal ortama kaçabiliriz. Bu sanal ortam aynı zamanda geçici olarak stres seviyemizin düşmesine de sebep olur. Oyunun ikinci başarılı unsuru bağımlılık yaratması. Bunu da güzel müzikli bir ortamda rengarenk şekerleri patlattığınız zaman oyunun size "Tatlı&quo
Ayça Kuru Akademi bünyesinde hazırladığımız "Kurumsal Algı Yönetimi ve İkna Taktikleri" eğitimimiz başarıyla sonuçlandı. Doğa Holding bünyesindeki Medyarena firmasının üst düzey yöneticilerine verilen yoğunlaştırılmış eğitim benim içinde oldukça keyifliydi.
Radyo Pause'da değerli yayıncı Murat Akgün beyin programında çok keyifli bir sohbette bulunduk. Algı yönetiminin hayatımıza etkilerini özel ilişkilerimizden tutun şirketlerin kurumsal kullanımlarına kadar çok güzel müzik araları eşliğinde ele aldık.Bir kaç gün içinde sizlerin faydalanması için ses kaydınıda paylaşacağım. Program sonrası yaptığımız özel sohbette vizyonu ve yayıncılığa bakış açısıyla beni oldukça etkileyen Murat Akgün beye bu sıcak ve çok keyifli programı için teşekkür ederim.
TRT İzmir bünyesinde katıldığım radyo programında Algı Yönetiminin kurumsal alanda kullanımı ve günlük hayatımıza etkilerini konuştuk. Hepsi birbirinden değerli yayıncılar Mine Tolga hanım,Çiğdem Adalı Kayseri hanım,Pınar Tosunoğlu Ağırbaş hanım ve İbrahim Irmak bey ciddi altyapıları olduğunu belli eden birbirinden güzel sorularıyla bana çok keyifli bir program deneyimi yaşattılar. Hepsine ilgileri ve sıcak ama aynı zamanda profesyonel programcılıkları için teşekkür ederim.
Peryön Ege Şubesinin düzenlediği İnsan Yönetimi Zirvesinde İzmir Gelişim Akademisi olarak açtığımız tanıtım standımız iki gün boyunca bir çok profesyonelin ilgisini çekti. Son derece iyi organize edilmiş Zirve bizim içinde oldukça keyifliydi. Toplantılar esnasında tanıştığımız pek çok Profesyonelden çok olumlu yorumlar aldık. Yoğun programları esnasında İzmir Gelişim Akademisine vakitlerini ayıran değerli Ertuğrul Özkök ve Fatih Portakal beylere de ayrıca teşekkür etmek isteriz. Kısacası harika bir tecrübeydi emeği geçen herkese teşekkürler.

KENDİN OL(MA)

Kişisel gelişim pazarında en popüler laflardan biri "Kendin Ol" nasihatıdır. İnsanlar bu lafa bayılırlar. Hayatın bir çıkmaza mı girdi ? Kendin ol çıkarsın. İş hayatın duvara mı tosladı ? Kendin ol kurtulursun. Şirketin zararda mı ? Kendiniz gibi olun herkes sizin malınızı ve hizmetinizi kapış kapış satın alır....gibisinden gider bu nasihatlar bu şekilde. Her hastalığa iyi gelen "Askeri Aspirin" (bilenler bilir) gibi bir şeydir bu. Her türlü derdin devası basit kendin ol yeter diyip geçerler. İnsanların bu nasihatı çok beğenmelerinin en büyük sebebi çaba göstermek,eğitim almak,kitap okumak,düşünmek ve çok çalışmak gibi şeylere gerek kalmadan sadece "kendileri olarak" başarılı olacaklarını zannetmeleridir. Başarı için gereken akıl,eğitim,strateji ve türlü faktörlerin hepsi sanki insanın özünde varmış gibi düşünülür. Hem ne güzel eğitim almadan,çaba göstermeden,kendine ve işine bilgi yatırımı yapmadan hemen "Kendin Olarak" başarıya ulaşacaksın bu

İKNA TAKTİKLERİ VE ALGI YÖNETİMİ EĞİTİMLERİ İZMİR VE İSTANBULDA BAŞLADI.

Uzun zamandır üzerinde çalıştığım "İKNA TAKTİKLERİ VE ALGI YÖNETİMİ" eğitim programım İzmirde ve İstanbulda hizmetinize girmiştir. Bu alanda yapılan son bilimsel araştırmalar,yüzlerce yazılı ve görsel kaynağın sentezlenerek bir araya getirildiği bu eğitim programına katılmanız halinde çok kısa bir zaman içinde kolaylıkla öğrenebileceğiniz ikna prensipleri hayatınızda büyük bir farklılık meydana getirecektir. Etrafınızda gördüğünüz veya medya üzerinden tanıdığınız çok başarılı insanların bu başarılarının arkasında hangi gizli ikna prensiplerini kullandığını anlayacağınız gibi bu taktiklerin size karşı kötü niyetli bir şekilde kullanılması halinde kendinizi nasıl koruyacağınızı da öğreneceksiniz. Bu eğitimi bitirdiğiniz zaman İzmirden katılıyorsanız "İzmir Gelişim Akademisi" İstanbuldan katılıyorsanız "Ayça Kuru Akademi" tarafından verilecek harika bir sertifikanın sahibi olacağınız gibi bundan sonra aslında "Hayır" demek istediğiniz hiç bir

L'OREAL MARKASININ ÇIKTIĞI KÖHNE MUTFAK.

Bir çok insan müthiş fikirleri olduğundan ama paraları olmadığı için bu fikirleri hayata geçiremediklerinden yakınıp durur ancak L'Oreal denen dev güzellik ürünleri markasının kurucusu Eugène Schueller'in beş parasız bir şekilde işe başlayarak azimli ve akıllı bir çalışma sonucu ortaya çıkardığı milyarlarca dolarlık dev başarı aslında "parasızlığın" sadece bir bahane olduğunu ispatlamıştır. 1904 senesinde Paristeki üniversitesinden kimyager olarak mezun olduktan sonra evine kapanan genç Eugène Schueller her gece evinin mutfağında türlü boyalarla deneyler yapmaktadır ve amacı tamamen doğal görünen bir saç boyası bulmaktır. Geceleri evinde ürettiği saç boyalarını ufak şişelere doldurarak sabahın ilk ışıklarında şehirdeki bayan kuaförlerini tek tek gezmekte ve bunları türlü taktiklerle İKNA ettiği yerlere satmaktadır. İşleri o kadar güzel gider ki bu beş parasız kimyager genç iki sene içinde biriktirdiği paralarla kendi şirketini açar. L'oreal markası doğmuştur.

Honda ve çelikten iradesi.

Ürettiği otomobiller ve motosikletleriyle tanınan Honda firmasını çoğumuz biliriz peki kurucusu olan Soichiro Hondanın ilham verici başarı hikayesi ve müthiş irade gücü hakkında ne biliyoruz ? Bu yazımda Bay Hondanın çoğunuza ilginç geleceğini ve kendi hedefleriniz doğrultusundaki mücadelenizde size ilham vereceğini düşündüğüm başarı hikayesini paylaşmak istiyorum. Bir çok ülke gibi Japonyada 1930'lu yıllardaki büyük ekonomik krizde sersefil olmuştu. İşte bu zorlu dönemde erken yaşlarında çalışma hayatına atılmak zorunda kaldığı için diploması olmayan ama motor ustalığı konusunda büyük bir beceriye sahip Soichiro Honda isimli genç bir adam mahalle arasında açtığı küçücük atölyesinde sürekli olarak motorlarla uğraşıyor ve yeni bir icat bulabilmek için kafa patlatıyordu. Honda yıllar süren ve tamamen kendi imkanlarıyla giriştiği araştırmalar sonucunda "Piston Segmanı" konseptine dayanan yeni bir motor dizaynı keşfetti. Hedefi o dönemlerde Japonyada yeni yeni faali

RED BULL NASIL KANATLANDI ?

Tadı çokta süper olmayan ve içindeki maddelerin zararları hakkında internette bir çok "aman sakın içmeyin" konulu kaynak bulabileceğiniz bir enerji içeceği acaba hangi ikna taktiklerini kullandı ve sizler kendi işinizde ve hayatınızda bundan ne gibi dersler çıkarabilirsiniz ? Red Bull'un başarı hikayesinin arkasındaki kişi Avusturya vatandaşı ve bugün itibarıyla 9.2 milyar dolarlık bir servetin tepesinde neşeyle oturan Dietrich Mateschitz amcamızdır. Mateschitz daha önce olmayan bir pazarı çeşitli ikna ve pazarlama teknikleri kullanarak tamamen kendisi meydana getirmiş ve bu meydana getirdiği pazarı da tepe tepe kullanmıştır. Avusturyada doğan ve çok da iyi bir öğrenci olmadığı için üniversiteyi on senede geze geze bitiren Mateschitz, satış elemanı olarak girdiği Unilever firması için tüm dünyayı dağ taş dolaşıp deterjan,diş macunu ve şampuan satmış ve bu dönemde ikna ve pazarlamanın prensiplerini direkt olarak sahada öğrenmiştir. 1982 yazında sıkıntıdan sayfaların

ELMAS NASIL "TEK TAŞ" OLDU.

Bugün eşimle sıkış tıkış bir cafede oturup elimizdeki sütlü kahveleri içmeye çalışırken dikkatim bir anda yan taraftaki masada oturan gruba kaydı ister istemez. Üzerinde süklüm püklüm kalitesiz siyah bir takım elbise giymiş ve oldukça "naif" görünümlü bir erkek yanındaki kıza heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatıyordu. Yanında oturan ve bu arkadaşımızı koca koca açılmış gözlerle dinleyen bayansa bir mahalle düğününe gitmek için hazırlanmış gibiydi ve aşırı makyajı ve parlak pullarla kaplı kırmızı elbisesi ona ayrı bir hava katıyordu. Bu çiftin karşısındaysa sadece diğer kız gibi aşırı makyajlı olmakla kalmayan aynı zamanda aşırı kilolu da olan ve tek başına iki kişilik koltuğu kolayca kaplamış başka bir bayan oturuyordu. Hararetli hararetli bir şeyler konuşuyorlardı ve ilk düşüncem bayram ziyaretlerine çıkmış bir grup oldukları üzerine oldu. Hatta millet bu bayram ziyaretlerini amma da ciddiye almış düğüne gider gibi giyinmişler helal olsun dedim içinden ve eşimin anlattıkl

WhatsApp ve Jan Koum.

Sevgili dostlar, Ben cep telefonu kullanmaya 1999 senesinde başladım ve ilk telefonum bugünkü gençlerin görseler kötü bir bilimkurgu filminden çıkmış zannedeceği kocaman bir Ericsonn telefondu. O dönemler cep telefonu kullanmak bir tür “seçkinlik” işaretiydi çünkü telefonla konuşmak çok pahalı hele sağa sola birkaç tane mesaj sallamak büyük müsriflikti. Biz ilk dönem kullanıcıları cep telefonlarını konuşmak ve mesajlaşmak için değil hem biraz hava atmak hemde acil bir durum olursa bulunabilmemiz kolay olsun diye taşırdık. Telefonla mesaj atmayı öğrenmem telefonu cebime koymamdan iki sene kadar sonra oldu çünkü mesaj “çok yazmasın” diye pek kullanılmazdı. Sonra yıllar yılları kovaladı , şimdiyse burnundan sümüğü akan minicik çocukların bile ellerinde son model telefonları , çantalarında tabletleri bulunmakta ve herkes sürekli bir iletişim halinde. Hatta o kadar iletişim halindeyiz ki bazen cafelerde oturan insanlara bakıyorum elli santim ötelerindeki arkadaşlarıyla konuşmak yerine el

Andy Rubin ve Android İşletim Sistemi

Şu anda vücudumuza yapışıkmış gibi her yere taşıdığımız telefonların oldukça büyük bir kısmı Android işletim sistemiyle çalışmaktadır. Hani o sevimli robot simgesine sahip ve büyük bir olasılık şu an bu yazıyı okuduğunuz telefonun canına can katan sistemden bahsediyorum. Peki hiç bu sistemi ortaya çıkaran kişi kimdir ve nasıl bir insandır merak ettiniz mi ? Evet tabii ki Android sistemi Google tarafından piyasaya sürüldü bunu herkes bilir ama herkesin aklına gelmeyen Google’ın insanlardan oluşan bir şirket olduğu. Bunu Google yapmış dediğiniz zaman insan faktörü devreden çıkıyor ancak unutmamamız gereken gerçek şudur ki her türlü gelişimin ardında en az bir yada birkaç insanın hayalgücü ve çabası bulunmaktadır. İşte Google firmasının pek çok başarılı ürünü gibi ( Google’ı çok övüyorum ki arama sitelerinde benim yazılarımı falan başa koysun) minik yeşil robot simgeli işletim sistemi de Andy Rubin isimli bir beyefendi tarafından icat edildi. Andy Rubin bilişim sektörünü bilenler

ARİSTO VE İKNA STRATEJİLERİ - PATHOS

Yunan filozofu Aristonun insanları ikna stratejileri çatısı altında bahsettiği ikinci kategori Pathos 'dur Pathos ikna etmek istediğiniz insanların duygularına hitap etmektir. Onları heyecan,korku,aşk gibi türlü duygularla uyarıp dikkatlerini vermek istediğiniz mesaja yöneltmelerini amaçlar. Pathos stratejisi reklamcıların ve sinema,televizyon ve basın sektörünün en çok kullandığı taktikleri içerir. Şampiyon olmasını beklediğiniz ve çok sevdiğiniz futbol takımınız gol attığı zaman hissettiğiniz heyecan anında ekrandan geçen reklamların,hüngür ağladığınız acıklı bir dizinin en üzüntülü sahnesinin ortasına balyoz gibi inen yemek takımı markasının ve gazetelerin manşetlerini süsleyen birbirinden korkunç veya heyecanlı haberlerin hemen altında yer alan oturma takımı reklamının sebebi işte bu Pathos Stratejisini kullanmaktır. Siyasetçilerin en başarılı olanları da sizde en karmaşık duyguları yaratanlarda çıkar. Sadece sevgi,bağlılık ve hayranlık değil, bir siyasetçi sizde nefret v